ESKİ ÇİN'DE BİLİM
Çin bilim tarihiyle ilgili 1960'lara kadar Batı'da pek az şey
bilinmekteydi. Genel olarak, Çin bilimi yeteri kadar takdir görmemekteydi.
KONFÜÇYÜSÇÜLER;
Konfüçyüs'ün öğretileri, sonraki kuşaklar tarafından da benimsendi dolayısıyla
kendisine sonradan "Çin'in
Taçsız Kralı"
unvanı verilmiştir.
Konfüçyüsçü fikirler akılcıydı ve sosyal problemlerle ilgiliydiler. Ancak Konfüçyüsçüler doğayla pek ilgilenmemişlerdi.
Konfüçyüsçü fikirler akılcıydı ve sosyal problemlerle ilgiliydiler. Ancak Konfüçyüsçüler doğayla pek ilgilenmemişlerdi.
Konfüçyüsçuluğun asıl amacı toplumda uyum ve adaleti sağlamaktı. Konfüçyüsçüler, bilime yönelmedi, insanın evrendeki ahlaki düzeni öğrenmesi ve uygulamasını asıl amaçları olarak benimsediler; siyasi karışıklık içindeki bir ülkede
düzeni aradılar ve insan hayatının ucuz olduğu bir
dönemde insana değer
vermeyi öğütlediler.
TAOCULAR; Taoculuk,
dinle felsefenin, büyüyle bilimin birleşiminden oluşan bir düşünce akımıdır. Çin'deki ilk ve en büyük bilim-felsefe hareketidir.
Taocular, bol ürün elde etmek ve hastalıklara tedavi bulmak amacıyla tanrılara tapmışlardır.
Taoculuk, sosyal hayattan neredeyse tamamen çekilerek düşünceye ve doğa âlemini incelemeye dalan filozoflar arasında gelişmiştir.
Taocular, bol ürün elde etmek ve hastalıklara tedavi bulmak amacıyla tanrılara tapmışlardır.
Taoculuk, sosyal hayattan neredeyse tamamen çekilerek düşünceye ve doğa âlemini incelemeye dalan filozoflar arasında gelişmiştir.
Düşünce bakımından Taocular, Konfüçyüsçülere terstir. Bunun sebebi, çevreye ve çevrede olanları
sosyal açıdan incelememiş olmalarıdır. Tekniğe fikir kadar değer
verdiler. Yani hem deney yaptılar
hem de filozof olarak kaldılar.
Taocular asıl olarak simyayla ilgilenmişlerdir. Simya, o dönemler iki kola ayrılmaktaydı: Doğu simyası ve Batı simyası. Doğu simyası ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışırken, Batı simyası metali altına çevirmenin bir yolunu arıyordu.
Bireyciliği savundular. Bireyin ölümsüzlüğüne, bedenin de ölümsüz olabileceğine inandılar.
Konfüçyüsçülük gibi, Taoculuk da sonrasında din haline gelmiştir.
Taocular asıl olarak simyayla ilgilenmişlerdir. Simya, o dönemler iki kola ayrılmaktaydı: Doğu simyası ve Batı simyası. Doğu simyası ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışırken, Batı simyası metali altına çevirmenin bir yolunu arıyordu.
Bireyciliği savundular. Bireyin ölümsüzlüğüne, bedenin de ölümsüz olabileceğine inandılar.
Konfüçyüsçülük gibi, Taoculuk da sonrasında din haline gelmiştir.
MOİSTLER VE MANTIKÇILAR
Moistler ve Mantıkçılar, Mo Ti tarafından kurulmuş, temel bir bilimsel mantık kurmaya çalışan ilk Çin düşünce okullarından ikisidir.
Kurucuları Mo Ti, insanın insana evrensel sevgisini öğütlemiş; savunma gayesiyle yapılan savaşa değil, saldırı gayesiyle yapılan savaşa karşı çıkmıştı.
Moistler mekanik, optik ve fizik alanında çalışmalar yapmışlardır. Kavramları şekillerle temsil etmiş, tümden gelim ve tüme varım gibi iki önemli düşünce yöntemine ulaşmış olmaları ihtimaller dâhilindedir. Taocular biyoloji bilimlerine eğilimliyken, Moistler fizik bilimlerine eğilim göstermişlerdir.
Moistler ve Mantıkçılar, Mo Ti tarafından kurulmuş, temel bir bilimsel mantık kurmaya çalışan ilk Çin düşünce okullarından ikisidir.
Kurucuları Mo Ti, insanın insana evrensel sevgisini öğütlemiş; savunma gayesiyle yapılan savaşa değil, saldırı gayesiyle yapılan savaşa karşı çıkmıştı.
Moistler mekanik, optik ve fizik alanında çalışmalar yapmışlardır. Kavramları şekillerle temsil etmiş, tümden gelim ve tüme varım gibi iki önemli düşünce yöntemine ulaşmış olmaları ihtimaller dâhilindedir. Taocular biyoloji bilimlerine eğilimliyken, Moistler fizik bilimlerine eğilim göstermişlerdir.
ÇİN BİLİMİNDEKİ BAZI TEMEL FİKİRLER
Çinliler, maddelerin oluşumuyla ilgili birkaç fikre sahiplerdi. Bunlardan biri, Yunanlılarınkine benzeyen bir teori olan 5 unsur teorisiydi. Bu teoride yer alan 5 unsur: su, metal, odun, ateş, topraktır. Bu unsurları tatlarla eşleştirdiler, sırasıyla: tuzlu, keskin, ekşi, acı, tatlı olduklarını düşündüler. Ayrıca temelinde bu unsurların bulunduğu bir de "Karşılıklı Fetih" düşüncesine sahiplerdi. Bu düşünceye göre ilk önce odun toprağı, sonra metal odunu, ateş metali ve su ateşi fethetti. Böylece maddeler oluşmuş oldu. Bir başka teori, diğer unsurların sudan oluştuğuydu. Bir diğer teori ise, karşılıklı üretim teorisiydi.
Bu teorinin yanı sıra 2 temel kuvvet olan Yin ve Yang felsefesine sahiplerdi. Bu felsefe, görünüşte karşıt olan kuvvetlerin aslında birbirlerini tamamladıklarını anlatır.
Ayrıca, nesnelerin birbirleriyle "Yankı" yaptığına, yani aralarında mesafe olan 2 cismin birbirini uzaktan etkilediğine inanıyorlardı.
MATEMATİK
Çinlilerin matematiğe büyük katkıları olmuştur. Cebirde ve sayıları yazmada çok yetenekliydiler. Sayıları, çubuklarla ifade etmişlerdir ve bu sayılar, on sayısının katlarında yön değiştirmiştir. Çinlilerin sayıları yazma metotları, MÖ 3. yüzyılda çok büyük bir sadeliğe ulaşmıştır.
Çinliler, işlem yapmak için hesap tahtalarını ve daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu işlemlerde sayıları yazmak için çubuk sistemini kullanmışlardır. Sıfır için bir çubukları yoktu, hesap tahtasında o bölmeyi boş bırakıyorlardı.
Çinlilerin matematiğe büyük katkıları olmuştur. Cebirde ve sayıları yazmada çok yetenekliydiler. Sayıları, çubuklarla ifade etmişlerdir ve bu sayılar, on sayısının katlarında yön değiştirmiştir. Çinlilerin sayıları yazma metotları, MÖ 3. yüzyılda çok büyük bir sadeliğe ulaşmıştır.
Çinliler, işlem yapmak için hesap tahtalarını ve daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu işlemlerde sayıları yazmak için çubuk sistemini kullanmışlardır. Sıfır için bir çubukları yoktu, hesap tahtasında o bölmeyi boş bırakıyorlardı.
GEOMETRİ
Çinliler kesirlerde ustalaşmış olmalarına rağmen geometride uzmanlık sahibi değillerdi. Bütün cisimlerin alanını ve birçok katı cismin hacmini hesaplamayı biliyorlardı. Bunun için muhtemelen gerçek modelleri kullanmışlardı. Yaptıkları bu çalışma felsefi düşünen Yunanlıların yapamayacağı bir şeydi.
Çin'de MS 5. yüzyılda π'nin hesaplanmasında önemli bir gelişme görüldü.
Analitik geometriyi (doğru ve eğrilerin cebirsel denklemlerle temsil edildiği geometri) geliştirme yolundaki ilk adımları Çinliler atmışlardır. Bunun yanında temel koordinat sistemini icat etmişlerdir. MS 2. yüzyılda, bir cebirsel denklemin yalnızca tek bir geometrik ilişkiyi ifade ettiğini belirtmişlerdir.
Fakat bu çalışmalara rağmen Batılılar MS 17. yüzyıldan sonra geometriyi çok daha ileri götürmüşlerdir.
Çinliler kesirlerde ustalaşmış olmalarına rağmen geometride uzmanlık sahibi değillerdi. Bütün cisimlerin alanını ve birçok katı cismin hacmini hesaplamayı biliyorlardı. Bunun için muhtemelen gerçek modelleri kullanmışlardı. Yaptıkları bu çalışma felsefi düşünen Yunanlıların yapamayacağı bir şeydi.
Çin'de MS 5. yüzyılda π'nin hesaplanmasında önemli bir gelişme görüldü.
Analitik geometriyi (doğru ve eğrilerin cebirsel denklemlerle temsil edildiği geometri) geliştirme yolundaki ilk adımları Çinliler atmışlardır. Bunun yanında temel koordinat sistemini icat etmişlerdir. MS 2. yüzyılda, bir cebirsel denklemin yalnızca tek bir geometrik ilişkiyi ifade ettiğini belirtmişlerdir.
Fakat bu çalışmalara rağmen Batılılar MS 17. yüzyıldan sonra geometriyi çok daha ileri götürmüşlerdir.
ASTRONOMİ
Çinliler evrenin canlı olduğuna ve bu canlı varlığın kısımlarından herhangi birinin hasta veya sağlıklı olmasının diğer kısımları etkileyeceğine inanıyorlardı. Gök kubbenin kuzey kutbunun devlet yönetiminin başında bulunan imparatoru temsil ettiğini düşünüyorlardı. Güneş'in pozisyonunu belirlemek için ise geceyarısı tam güneyde hangi yıldızların bulunduğunu gözlemliyorlardı. Ayrıca kendilerine ait bir Ay takvimleri de vardı. Mevsimleri belirlemek içinse Güneş takvimini kullanmışlardır.
Gezegenlerin hareketini açıklamak için bir teorileri bulunmamaktaydı.
Çinliler evrenin canlı olduğuna ve bu canlı varlığın kısımlarından herhangi birinin hasta veya sağlıklı olmasının diğer kısımları etkileyeceğine inanıyorlardı. Gök kubbenin kuzey kutbunun devlet yönetiminin başında bulunan imparatoru temsil ettiğini düşünüyorlardı. Güneş'in pozisyonunu belirlemek için ise geceyarısı tam güneyde hangi yıldızların bulunduğunu gözlemliyorlardı. Ayrıca kendilerine ait bir Ay takvimleri de vardı. Mevsimleri belirlemek içinse Güneş takvimini kullanmışlardır.
Gezegenlerin hareketini açıklamak için bir teorileri bulunmamaktaydı.
GÖKYÜZÜ GÖZLEMELRİNİN
KAYDEDİLMESİ
Çinliler tutulmaları, kuyruklu yıldızları ve yıldız patlamalarını gözlemlemişlerdir. Ayrıca Güneş lekelerini de gözlemlemiş ve kaydetmişlerdir.
Nova ve süpernovaları incelemişlerdir. Bunlar, bilim tarihi için çok önemli kaynaklardır.
Göktaşı ve göktaşı yağmurları üzerinde de gözlemler yapmışlar ve ayrıca kuyruklu yıldızları incelemişlerdir.
Çinliler tutulmaları, kuyruklu yıldızları ve yıldız patlamalarını gözlemlemişlerdir. Ayrıca Güneş lekelerini de gözlemlemiş ve kaydetmişlerdir.
Nova ve süpernovaları incelemişlerdir. Bunlar, bilim tarihi için çok önemli kaynaklardır.
Göktaşı ve göktaşı yağmurları üzerinde de gözlemler yapmışlar ve ayrıca kuyruklu yıldızları incelemişlerdir.
GÖKLERİN HARİTALANMASI
İlk sistematik yıldız kataloğu MÖ 4. yüzyılda Çinliler tarafından hazırlanmıştır. Çinliler, bugün kullanılan popüler yıldız atlaslarında takımyıldızlarını göstermek için kullanılan yöntemi geliştirmişlerdir.
Gökyüzü haritası çıkarırken küreler veya düzlem küreleri (planisferler) kullanmışlardır.
İlk sistematik yıldız kataloğu MÖ 4. yüzyılda Çinliler tarafından hazırlanmıştır. Çinliler, bugün kullanılan popüler yıldız atlaslarında takımyıldızlarını göstermek için kullanılan yöntemi geliştirmişlerdir.
Gökyüzü haritası çıkarırken küreler veya düzlem küreleri (planisferler) kullanmışlardır.
GÖZLEM ALETLERİ
Çin'de gözlem aletleri olarak gnomon (dikey çubuk), çemberli küre, taştan dev astronomi aletleri ve Güneş'in gölgesini ölçmek için yapılan kuleler kullanılmıştır. Kutup çevresi takımyıldızlar şablonu ise bir başka aletti. Bu alet, gök kutbuna yakın bazı yıldızların veya gök kutbunun yerini belirlemek için kullanılıyordu. Bunların yanı sıra klepsidrayı (su saati) geliştirmişlerdi ancak bu saat tam olarak bir Çin buluşu değildi, aslı Mezopotamya ve Mısır'a kadar gerilere gitmekteydi.
Çin'de gözlem aletleri olarak gnomon (dikey çubuk), çemberli küre, taştan dev astronomi aletleri ve Güneş'in gölgesini ölçmek için yapılan kuleler kullanılmıştır. Kutup çevresi takımyıldızlar şablonu ise bir başka aletti. Bu alet, gök kutbuna yakın bazı yıldızların veya gök kutbunun yerini belirlemek için kullanılıyordu. Bunların yanı sıra klepsidrayı (su saati) geliştirmişlerdi ancak bu saat tam olarak bir Çin buluşu değildi, aslı Mezopotamya ve Mısır'a kadar gerilere gitmekteydi.
HARİTACILIK
Çin'de bilimsel haritacılık geleneği, Batı'nın aksine, sürdürülmüştür. Coğrafi özelliklerin yerlerini göstermek için ızgaralama sistemi ortaya konulmuştur. İlk kabartma haritaları yapanlar da yine Çinlilerdir. Ayrıca Çin'de tepe şeklinde buhurdanlıklar da kullanılmaktaydı.
Çin'de bilimsel haritacılık geleneği, Batı'nın aksine, sürdürülmüştür. Coğrafi özelliklerin yerlerini göstermek için ızgaralama sistemi ortaya konulmuştur. İlk kabartma haritaları yapanlar da yine Çinlilerdir. Ayrıca Çin'de tepe şeklinde buhurdanlıklar da kullanılmaktaydı.
METEOROLOJİ VE GELGİT
OLAYLARI
Çinliler için hava durumu, göklerin davranışı ve devlet işlerinin yürütülmesiyle bağlantılıydı. Sıcaklık ve hava durumu kayıtları tutulmuştu. Nem tayini de yapılmaktaydı. İlk higrometre (nem ölçer) MÖ 2. yüzyılda tasarlanmıştı. Gelgit olayını da (med-cezir) tam olarak kavramışlardı. Gelgit cetvelleri hazırlamışlardır.
Çinliler için hava durumu, göklerin davranışı ve devlet işlerinin yürütülmesiyle bağlantılıydı. Sıcaklık ve hava durumu kayıtları tutulmuştu. Nem tayini de yapılmaktaydı. İlk higrometre (nem ölçer) MÖ 2. yüzyılda tasarlanmıştı. Gelgit olayını da (med-cezir) tam olarak kavramışlardı. Gelgit cetvelleri hazırlamışlardır.
JEOLOJİ
Çinliler, dağların bir zamanlar suların altında kalmış topraklardan yükseldiğini keşfetmişlerdir. Ayrıca fosillerin canlı varlık artıkları olduğunu ilk anlayanlar da büyük bir olasılıkla Çinlilerdi. Fosiller için yaptıkları tanımların içinde yanlış bilgiler de bulunmaktaydı.
Çinliler, dağların bir zamanlar suların altında kalmış topraklardan yükseldiğini keşfetmişlerdir. Ayrıca fosillerin canlı varlık artıkları olduğunu ilk anlayanlar da büyük bir olasılıkla Çinlilerdi. Fosiller için yaptıkları tanımların içinde yanlış bilgiler de bulunmaktaydı.
MİNERALOJİ
Çinliler, mineralojiye değerli bir katkıda bulunmuşlardır. Madenlerin yerdeki değişmeler sonucu oluştuğunu benimsemişlerdir. Madenleri sınıflandırmışlardır ve mineralleri ilaç olarak kullanmışlardır. Ayrıca mineral bileşiklerini şap boyamada, tıpta ve diğer endüstriyel işlemlerde kullanmışlardır. Elması tanımışlardır. Bitkilerden metal elde etmişler ve bitkilerin minerallerle olan ilişkisini fark etmişlerdir. Ayrıca bugünkü bio-jeo-kimyasal keşif faaliyeti olarak adlandırabileceğimiz bir araştırma yapmışlardır.
Çinliler, mineralojiye değerli bir katkıda bulunmuşlardır. Madenlerin yerdeki değişmeler sonucu oluştuğunu benimsemişlerdir. Madenleri sınıflandırmışlardır ve mineralleri ilaç olarak kullanmışlardır. Ayrıca mineral bileşiklerini şap boyamada, tıpta ve diğer endüstriyel işlemlerde kullanmışlardır. Elması tanımışlardır. Bitkilerden metal elde etmişler ve bitkilerin minerallerle olan ilişkisini fark etmişlerdir. Ayrıca bugünkü bio-jeo-kimyasal keşif faaliyeti olarak adlandırabileceğimiz bir araştırma yapmışlardır.
SİSMOLOJİ
Çinliler, bütün yer sarsıntılarının kaydını tutmuşlardır. Çinliler bu alanda dikkate değer bir ilerleme kaydetmemiş olsalar da, en eski sismografı onlar imal etmişlerdir.
Çinliler, bütün yer sarsıntılarının kaydını tutmuşlardır. Çinliler bu alanda dikkate değer bir ilerleme kaydetmemiş olsalar da, en eski sismografı onlar imal etmişlerdir.
FİZİK
Çinliler, evrendeki değişmelerin sürekli ve dalga şeklinde olduğunu benimsemişlerdir. Değişmeler için bir cins dalga teorisi geliştirmişlerdir.
Pratik ölçümlerde beceri sahibiydiler. Statik problemleriyle ilgilenmişlerdir ve bir ölçü sistemine sahiptiler. Bu çalışmalara rağmen Çinlilerin fizik konusunda en önemli ve kayda değer çalışması manyetik pusulanın icadıdır.
Çinliler, evrendeki değişmelerin sürekli ve dalga şeklinde olduğunu benimsemişlerdir. Değişmeler için bir cins dalga teorisi geliştirmişlerdir.
Pratik ölçümlerde beceri sahibiydiler. Statik problemleriyle ilgilenmişlerdir ve bir ölçü sistemine sahiptiler. Bu çalışmalara rağmen Çinlilerin fizik konusunda en önemli ve kayda değer çalışması manyetik pusulanın icadıdır.
KİMYA
Ayrıca Çinlilerin simya çalışmaları, onların kimya hakkındaki bilgilerini arttırdı.
Cesetleri kimyasal madde ile koruma bilgisi ileri düzeydeydi.
Kimya aletleri olarak özel fırın ve ocaklar ve ayrıca izole şartlar altında kimyasal reaksiyonların gerçekleştirilebileceği kaplar tasarlandı. Reaksiyon cetvelleri de hazırlamışlardı. Su banyoları ve diğer ısı dengeleyicileri yapıldı. Tartmak için terazilerin yanında bambu borular ile cihazların parçalarını birbirine bağlamışlardır. İcat ettikleri en önemli cihaz ise imbikti. Kimya konusunda en önemli çalışmalarından biri ise barutun keşfiydi. Ayrıca Çinliler kimyasal ilgi fikrinin öncüsü sayılırlardı.
Cesetleri kimyasal madde ile koruma bilgisi ileri düzeydeydi.
Kimya aletleri olarak özel fırın ve ocaklar ve ayrıca izole şartlar altında kimyasal reaksiyonların gerçekleştirilebileceği kaplar tasarlandı. Reaksiyon cetvelleri de hazırlamışlardı. Su banyoları ve diğer ısı dengeleyicileri yapıldı. Tartmak için terazilerin yanında bambu borular ile cihazların parçalarını birbirine bağlamışlardır. İcat ettikleri en önemli cihaz ise imbikti. Kimya konusunda en önemli çalışmalarından biri ise barutun keşfiydi. Ayrıca Çinliler kimyasal ilgi fikrinin öncüsü sayılırlardı.
TIP
Çin'de en yaygın olan tıp uygulaması akupunkturdu. Akupunkturun temelindeki fikir mikrokozmos ve makrokozmos arasındaki ilişkidir. Akupunktur noktaları ile pusula yönleri arasında özel bir ilişki kurulmuştu. Tedavi yöntemlerinden Çinlilere has bir yöntem olan moksibüsyon (ot yakma) ise ağrılar için kullanılıyordu.
Çin'de nabza büyük bir önem veriliyordu. Tang döneminde İmparatorluk Tıp Koleji'nde, ayrıca hastaneler ve cüzzam kolonileri de kurulmuştur.
Çin'de en yaygın olan tıp uygulaması akupunkturdu. Akupunkturun temelindeki fikir mikrokozmos ve makrokozmos arasındaki ilişkidir. Akupunktur noktaları ile pusula yönleri arasında özel bir ilişki kurulmuştu. Tedavi yöntemlerinden Çinlilere has bir yöntem olan moksibüsyon (ot yakma) ise ağrılar için kullanılıyordu.
Çin'de nabza büyük bir önem veriliyordu. Tang döneminde İmparatorluk Tıp Koleji'nde, ayrıca hastaneler ve cüzzam kolonileri de kurulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder