ROMA DÖNEMİ'NDE BİLİM
MÖ.30 yılında Romalılar İskenderiye'yi ele geçirdiler ve bilinen Dünya'yı hakimiyetleri altına
aldılar.Eski ve yeni
kentleri,yollarla ve köprülerle birbirlerine bağladılar ve Roma hukuku aracılığıyla,idereleri
altındaki geniş
eyaletlere öteden beri
özlemi duyulan adaleti götürdüler.
Roma uygarlığı,çift
dilliydi.Aydın bir Romalı,Latince'nin yanında Yunanca'yı da bilmek mecburiyetindeydi;çünkü bilim ve felsefe yapıtları bu dille yazılmıştı.
MATEMATİK
Menelaus: Menelaus M.S birinci yüzyılda yaşamış Yunanlı bir matematikçi,astronom
ve fizikçidir.Yayların ölçümü ve küresel üçgenler
ilişkin
altı ciltlik bir eseri vardır.Burada,küresel üçgenlerin
tanımını ve
temel özelliklerini
verdikten sonra,günümüzde Menelaus Teoremi olarak bilinen düzlem ve küresel
üçgenlere ilişkin teoremini tanıtır.
Ayrıca Menelaus,küresel üçgenlerin
iç açılarının toplamının,doğrusal üçgenlerden
farklı olarak,180 dereceden
büyük,küçük ve
eşit
olabileceğini
belirten ve bunun katını veren ilk bilim adamıdır.
Pappus: 340 yılı sıralarında İskenderiye'de doğmuş olan Pappus,bu dönemin son büyük matemetikçisidir.Almagest
ve Elementler'e şerhler yazmış,ancak
bunlar günümüze kadar ulaşamamıştır.Bugün büyük kısmı elimizde olan tek eseri Matematik Koleksiyonu adını taşımaktadır
ASTRONOMİ
Batlamyus: Geç İskenderiye Dönemi'nde yaşamış(M.S.ikinci
yüzyılın
birinci yarısı)ünlü bilim
adamlarından biriside
Batlamyus'tur.Hayatı hakkında hemen hemen hiçbir bilgiye sahip değiliz.Müslüman astronomlar 78 yaşına
kadar yaşadığını söylerler.Belki Yunan asıllı bir Mısırlı,belki de Mısır asıllı
bir Yunanlıdır.Yunaca adı Ptolemaios'tur,ama harf uyuşmazlığı
nedeniyle Ortaçağ İslam Dünyası'nda Batlamyus diye tanınmıştır.
Batlamyus astronomi,matemetik,coğrafya ve optik alanlarında katkılar yapmıştır;ancak
en çok astronomideki çalışmalarıyla
tanınır.Zamanına
kadar ulaşan
astronomi bilgilerinin sentezini yapmış ve
bunları Mathematike
Syntaxis(Matematik Sentezi)adlı
yapıtında toplamıştır.Bu eserin adı,daha sonra Megale Syntaxis(Büyük Derleme)olarak anılmış ve Arapça'ya çevrilirken
başına Arapça'daki harf-i tarif takısı olan el
getirildiği
için,ismi el-Mecisti biçimine dönüşmüştür;daha
sonra Arapça'dan Latince'ye çevrilirken Almagest olarak adlandırıldığından,bugün Batı dünyasında bu eser Almagest adıyla tanınmaktadır.
Batlamyus,Almagest'in girişinde
trigonometriye ilişkin kapsamlı
bilgiler vermiştir;çünkü küresel astronominin sınırları içinde
kalan klasik astronomiye ait hesaplamalar,küresel geometriye dayanmaktadır.Batlamyus'tan yaklaşık
olarak üç asır önce yaşamış olan
Hipparkhos(M.Ö.150)açıların kirişlerle ölçülebileceğini bildirmiş ve
bir kirişler
cetveli hazırlamıştı;ancak
bu konuya ilişkin yapıtı kaybolduğundan,bu cetveli nasıl düzenlediği bilinmemektedir.
Batlamyus,coğrafya araştırmalarına da öncülük etmiş ve Coğrafya
adlı yapıtıyla matematiksel coğrafya alanını kurmuştur.Bu
kitap Kristof Kolomb'a (1451-1506)kadar bütün coğrafyacılar tarafından bir başvuru kitabı olarak kullanılmıştır.
Ancak Batlamyus'un coğrafya
anlayışı yeteri kadar geniş değildir.İklim,doğal ürünler ve fiziki coğrafyaya giren konularla hiç ilgilenmemiştir.Başlangıç meridyenini sağlam
bir şekilde
belirleyemediği için,vermiş olduğu
koordinatlar hatalıdır.Ayrıca,Yer'in büyüklüğü hakkındaki tahmini de doğru değildir.Ancak
Kristof Kolomb bu yanlış tahminden cesaret alarak,Batı'ya doğru gitmiş ve Amerika'ya ulaşmıştır.
Aynı zamanda,bu dönemin önde gelen
optikçilerinden olan Batlamyus,katoprik(yansıma)konusuyla da ilgilenmiş ve
yapmış olduğu ayrıntılı
deneyler sonucunda üç prensip ileri sürmüştür:
1.Aynalarda görünen nesneler,gözün konumuna bağlı olarak,aynadan nesneye yansıyan görsel ışın yönünde görünür.
2.Aynadaki görüntüler nesneden ayna yüzeyine çizilen dikme
yönünde ortaya çıkarlar.
3.Geliş ve yansıma
açıları eşittir.
Bu üç prensipten ilk ikisini
kuramsal,üçüncüsünü ise deneysel olarak kanıtlayan Batlamyus,ayna yüzeyine
gelen ışının eşit bir açıyla
yansıdığını gösterebilmek için,üzeri derecelenmiş ve
tabanına düz bir ayna yerleştirilmiş olan
bakır bir levha kullanmıştır.Bu levhaya teğet
olacak biçimde bir ışın
huzmesini ayna yüzeyine gönderip,gelme ve yansıma açılarının büyüklüklerini belirlemiş ve
bunların birbirlerine eşit
olduğunu
görmüştür.Batlamyus
bu deneyini küresel ve
parabolik bütün aynalar için tekrarlayarak,ulaştığı
sonucun doğru
olduğunu
kanıtlamıştır.
COĞRAFYA
Strabon: Bu dönemin en ilgi çekici coğrafyacısı,M.Ö.1.yüzyılda yaşamış olan
Amasyalı Strabon'dur.İyi bir
eğitim
almış olan Strabon,çok seyahat etmiş ve özellikle Anadolu ve çevresinde yapmış olduğu geziler sırasında bu
bölgeyi çok iyi tanımıştır.Coğrafya adlıyla tanınan onyedi bölümlük dev
yapıtında,yalnızca gezdiği ve gördüğü
yerleri anlatmakla yetinmemiş,buralarda cereyan eden tarihi olaylar
hakkında da ayrıntılı
bilgiler vermiştir.Strabon,Dünya'da
sadece bir tek okyanus bulunduğunu ve sürekli
batıya doğru
gidildiğinde,Hindistan'a
varılabileceğini
belirtmiştir.
Strabon,eskiden beri bilinen deniz ve
karaların yer değiştirdiği kuramına
inanmıştır.Zaman zaman çöküntülerin
sularla kaplanabileceğini veya deniz tabanlarının fışkırmalar
sonucunda yükselebileceğini,bunun
en iyi kanıtının,dağ tepelerinde bulunan deniz hayvanlarının
kabukları olduğunu söylemiştir.Strabon,suyun erozyon
gücünden de haberdardır.Ortaçağ İslam Dünyası'ndaki
tasviri ve tarihi coğrafya araştırmaları,Strabon'un bu yapıtından büyük ölçüde
etkilenmiştir.
FİZİK
LUCRETIUS: Roma Dönemi'nde Stoacıların yanında,Epikuroscuların
felsefeside yaygın olarak benimsenmişti ve atomculuğa dayanan bu felsefenin
en ünlü temsilcisi
Lucretius'tu(95-55).Lucretius,De Rerum Natura(Varlıkların Doğası Üzerine)adlı meşhur yapıtında,bilimsel
bir yaklaşımla varlıkların nasıl oluştuğunu araştırmış ve varlığı,madde ve boşluk
olmak üzere ikiye ayırdıktan sonra,maddenin atomlardan meydana geldiğini
belirtmiştir.
Evren Aristoteles'in savunduğu
gibi,sınırlı değildir ve bir küre biçiminde olmadığı için
merkezi de yoktur.Bu sınırsız evrende çeşitli Dünya'lar vardır ve her Dünya,tıpkı bir canlı gibi doğar,büyür ve ölür.
Lucretius'a göre duyum,nesnelerden çıkan
atomların duyu organlarına gelmesi sonucunda oluşur.Görme,işitme ve koklama farklı
nitelikteki atomların,farklı alıcılarla
algılanmasından ibarettir.
Lucretius canlıların zaman içinde değişim ve
dönüşüme uğrayarak,yalından karmaşığa doğru evrimleştiklerine de inanır.Bu
nedenle bazı biyoloji tarihçileri,evrim görüşünün başlangıçlarını Lucretius'a kadar götürmek isterler.
TIP
Celsus: Milad yıllarında yaşamış olan
Celsus,profesyonel bir hekim,filozof ve devrinin önde gelen hatiplerindendir.De Re Medicina(Tıbbi Konular Hakkında)adını taşıyan kapsamlı eseri 8 kitaptan oluşmuştur.
De Re Medicina,özellikle teşhis ve
tedavi yöntemleri hakkında fikir vermesi bakımından önemli
bir yapıttır.Ayrıca,hekimlerin ele almaktan pek hoşlanmadıkları cerrahi alanıyla
ilgili bilgiler de içermektedir.Mesela
katarakt hakkında yapmış olduğu açıklamalar oldukça önemlidir ve bunların
konuya ilişkin
ilk açıklamalar olduğu
bildirilmektedir.
Galenos: Galenos(M.S.120-200)İskenderiye'de yaşamış ve 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar Avrupa'da otorite olarak
kabul edilmiş
olan önemli bir
hekimdir.Anatomi ve fizyoloji alanındaki çalışmaları sonucunda,daha önce
derlenmiş
olan tıp bilgisinin mükemmel bir sentezini yapmıştır.Anatomi
ve fizyoloji çalışmalarını,hayvanlar
ve özelliklede maymunlar ve
domuzlar üzerinde yapmış olduğundan,bazı iç organlar ve kasların yapısıyla ilgili açıklamalarında
hatalara rastlanmaktadır.Örneğin,karaciğeri beş loplu olarak vermiştir;el
ve ayak kaslarında da önemli hataları verdır.
Galenos'un,kan dolaşımı hakkında
yapmış olduğu açıklamalar yanlış da olsa,fizyoloji tarihinde önemli bir
gelişmeyi
temsil eder.
Galenos'un yapmış olduğu çalışmalardan bir diğeri de böbreklerin işleviyle ilgilidir.Böbreklerden çıkan üreterleri bağlamak suretiyle idrarın böbreklerde süzüldüğünü ve kandaki bazı zararlı maddelerin böbrekler kanalıyla dışarı atıldığını göstermiştir.
Galenos da,tıpkı Hippokrat gibi,4 unsur,4
sıvı ve 4 mizaç kuramını kabul etmiş ve hastalıkları da
bu temele dayanarak açıklamıştır.Tedavide
daha çok bitkşsel
ilaçlar kullanılmıştır.
ECZACILIK
DIOSKORIDES: Roma İmparatorluğu zamanında tıp
hizmetleri,özelliklede ordu
ile ilgili olanlar gayet iyi düzenlenmiş ve bu
arada tedavide kullanılan
ilaçlar da sınıflandırılmıştır.Bu dönemde yaşamış ve Neron'un ordusunda hekim olarak görev yapmış en önemli eczacı Dioskorides'dir(M.S. 1.
yüzyıl).Dioskorides'in çalışmaları
kendisinden sonraki nesilleri büyük ölçüde
etkilemiş
ve modern bitki biliminin kurucusu olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Dioskorides,Materia Medica(Tıbbi
Maddeler)adıyla tanınan meşhur yapıtında ,tıbbi bitkilerle ilgili çok
kısa bilgiler vermiş ve bunların
yetiştikleri
yerleri bildirmiştir.Bitkilere verdiği isimlerin bir kısmı bugün de kullanılmaktadır.
Materia Medica daha sonraki asırlarda
Arapça'ya da tercüme edilmiş ve gerek Müslüman ve gerekse Hristiyan hekimler
ve eczacılar arasında el kitabı olarak kullanılmıştır.
MÜHENDİSLİK
ve MİMARLIK
Vitrivius: Bu dönemin önde gelen mühendis ve mimarlarından en
ünlüsü,mimarlık hakkında bilinen ilk yapıtı derlemiş olan Vitrivius'tur(M.Ö.1.yy).Vitrivius'un,De
Architectura(Mimarlık Üzerine)adlı bu yapıtı on bölümden oluşur ve
bu bölümlerde sırasıyla,mimarlığın
ilkeleri,mimarlık tarihi ve mimarlıkta kullanılan malzemeler,İyon ve
Dor tapınakları,tiyatro,hamam ve liman gibi kamu
inşaatları,kent ve köy evleri,eviçi
düzenlemeleri,su tesisatı,su saatleri ile mekanik araçlar gibi önemli konular ele alınarak
işlenir.Bu
yapıtın amacı,genç mühendis ve mimarlara,inşaat için gerekli olan bilgileri vermektir.
Vitrivius,ses yayılımının hava dalgaları
aracılığıyla gerçekleştiğini söylemiştir;tiyatrolarda
akustik konusunu incelemiş ve sesi yükseltmek
için kullanılan vazolar yapmıştır.
Kent ve köy evleri inşaasında iklimin önemi üzerinde durur.Evlerin iç bölmelerinin
yerleştirilmesinde,yönlerin dikkate alınması gerektiğini belirtir ve tavan,duvar ve tabanların nasıl
hazırlanacağına ve ne renk boya kullanılacağına değinir.
ANSİKLOPEDİ
YAZARLARI
Varro: Roma döneminde,okuyucuların çeşitli konulardaki bilgi
gereksinimlerini karşılamak
maksadıyla,ansiklopedi
olarak adlandırılan geniş hacimli derlemeler yapılmaya başlandı;ilk ansiklopediler,konulara veya
bilimlere göre düzenlenmişti ve dönemin hemen hemen bütün bilgi
birikimini içeriyordu.
İlk ansiklopedi yazarlarından olan Varro(M.Ö.116-27),fırtınalı bir hayat sürmüştü;çeşitli savaşlara katılmış,Sezar'ın kütüphanesindeki
kitapların tasnifi ile
ilgilenmiş,bir
ara mahkum edilmiş ve bütün serveti elinden alınmıştı.Hayatı boyunca 7 önemli eser yazmıştı
ve bunlar arasında en önemli olanı Disiplin adını taşıyordu.
Varro,hastalıkların gözle görülemeyecek
kadar küçük hayvancıklar yoluyla yayıldığını söylemiştir.Ona göre,havada
ve suda yüzen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan bir takım
hayvancıklar,insanların ağız ve
burunlarıdan girmek
suretiyle tehlikeli hastalıklara
neden olmaktaydılar.
Varro'nun tarihe bakışa
oldukça ilginçtir ve bu yönüyle İbn Haldun'a öncülük etmiştir.Ona göre,insanlar nasıl doğar,büyür ve ölürlerse,devletlerde kurulur,gelişir ve çöker;bu gelişme kaçınılmazdır.
Plinius: Bu dönemin önde gelen ansiklopedi yazarlarından bir diğeri de
Plinius'tur(M.Ö.64-M.S.24).Hayatının bir anını bile boş geçirmemiş olan Plinius,2000 kitap
okumuş
ve yazdığı Doğu Tarihi adlı eserinde döneminin
bütün bilgisini aktarmaya çalışmıştır.Bitkileri ve hayvanları konu edinen Doğu
Tarihi oldukça kapsamlıdır;burada bilimsel bilgilerin yanısıra,gezginlerden,çiftçilerden derlenmiş olan bilim dışı bilgilere de yer verilmiştir.Plinius,özellikle Aristoteles ve Teofrastos'un eserlerinden yararlanmıştır;ancak
konuya yaklaşımı bu bilginlerinkinden oldukça farklıdır;mesela halk arasında anlatılan öyküleri de eleştirmeden
yapıtına dahil etmiştir.Plinius'a göre,dağada bulunan bütün bitkiler,hayvanlar ve madenler
insanlara yaralı olduğu içinionları ayrıntılarıyla tanımak
gerekir.