Cumhuriyet
Türkiye’sinde Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler
Avrupa’da 17-19. yüzyıllardaki bilim ve teknolojinin hızla geliştiği
yıllarda, Osmanlı bu alanlarda bir varlık gösterememiştir. Osmanlı içinde
yaşayan ve çoğu azınlıklardan oluşan tüccar, sanatkâr ve meslek sahibi uzmanlar
da savaş sonrası ülkemizi terk etmiştir.
Üniversiteler
ve Araştırma Kurumlarında Gelişmeler
Cumhuriyet dönemi bilimsel çalışmalar harf, yazı, kıyafet, dil, tarih
ve kültür gibi sosyal ağırlıklı devrimlere verilmiştir. 1933 yılında bu devrim
çerçevesinde eski “Darül Fünun” kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” adıyla
tekrar açıldı. Üniversite reformu için düşünceleri alınmak istenen İşviçreli
Profesör Albert Malche M. Kemal Atatürk tarafından yurda çağırılmış ve meşhur
raporu sonunda 1933 yılında Üniversite Reformu yapılmıştır.
Bu dönemde savaştan çıkmış ve akil insan nüfusunun birçoğunu kaybeden
Türkiye’de, Almanya’da Nazi zulmünden kaçan Yahudi asıllı bilim insanları
memlekete getirilerek çalışmalarda bulunmaları sağlanmıştır.
Bu dönemde Ankara’da 1925 yılında Hukuk Mektebi, 1933’te Yüksek Ziraat
Mektebi, 1935’de Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1936’da İstanbul’da bulunan
Mektebi Mülkiye’nin Ankara’ya nakli gerçekleştirildi. 1943’te Fen Fakültesi,
1945’de Tıp Fakültesi açıldı. Bu fakülte ve yüksekokulları çatısı altında
toplayan 2. büyük üniversite Ankara Üniversitesi açıldı.
1944 yılında “Mühendis Mektebi Alisi” ise “İstanbul Teknik
Üniversitesi” adıyla yeniden düzenlendi. 1954 yılında bu üniversitenin
desteğiyle Trabzon’da “Karadeniz Teknik Üniversitesi”, 1955 yılında İzmir’de
Ege, Erzurum’da Atatürk Üniversitesi, 1956 yılında Ankara’da ABD desteğiyle tüm
bölge ülkelerine de hizmet verecek İngilizce eğitim yapan “Middle East
Technical Univercity(ODTÜ)” açıldı. 1960-1971 yılları arasında Ankara’da
Hacettepe Üniversitesi, Adana’da Çukurova Üniversitesi açıldı ve İstanbul’daki
“Robert Koleji” devletleştirilerek “Boğaziçi Üniversitesi” adını aldı. Elazığ
ve Diyarbakır’da açılan Fırat ve Dicle Üniversitelerini, 50. Yıl anısına
Eskişehir’de Anadolu, Sivas’ta Cumhuriyet, Samsun’da Ondokuzmayıs, Konya’da
Selçuk, Malatya’da İnönü Üniversitelerinin açılması izledi. Bunlara 1979’da
Kayseri Üniversitesi eklenince Türkiye Cumhuriyeti 1980 yılına 19 üniversite,
10 akademi ve çok sayıda meslek yüksekokulu ile girdi.
1981 yılında yayınlanan 2547 sayılı yasa ile, tüm yükseköğretim
kurumları, YÖK çatısı altında toplanırken, yeni açılanlarla birlikte üniversite
sayısı 27’e ulaştı.
Özel Vakıf Üniversiteleri yasası çıkarıldı. 2006-2008 arasında “Her il
en az bir üniversite” sloganı ile açılan 93 üniversite ile toplam sayısı 145’i
buldu. 1923’de 3000 kadar olan yükseköğretimdeki öğrenci sayısı 2 milyona,
18-24 yaş yaş gençlerin yükseköğretimdeki okullaşma oranı %0.5’den %30’a
ulaştı.
Yıllara göre
Türkiye’nin Üniversite, Profesör ve Yayın sayısı
Yıllar
|
Üniversite Sayısı
|
Prof. Sayısı
|
Yayın Sayısı
|
1912-1919
|
1
|
?
|
9
|
1927-1934
|
1
|
?
|
13
|
1988
|
29
|
74
|
40
|
1990
|
29
|
244
|
261
|
1997
|
70
|
367
|
427
|
1998
|
71
|
380
|
437
|
2019 yılına gelindiğinde
|
206
|
26.453
|
531.899
|
Cumhuriyet Döneminde Fen Bilimleri
Eğitimi ve Araştırmalarının Gelişimi ve Ülkemizde Astronominin Gelişimi
1575’te İstanbul’da Takiyüddin tarafından kurulan
çağının en modern İstanbul Rasathanesi 1583’te yıkıldı.(3. Murat tarafından
dönemin şeyhülislamının da etkisiyle uğursuzluk getirdiği gerekçesiyle
yıkılmıştır.)
Ülkemizde halen B.Ü Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü, Antalya’da TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi(TUG) ile
İstanbul, Ankara, Ege ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin gözlemevleri
bulunmaktadır.
İlk teleskobu 1935 yılında yerleştirilerek
1936’da güneş tutulması gözleminde kullanılmıştır. Düzenli gözlemler ancak
1947’ başlatılabilmiştir.
Türkiye’de Astronomi Eğitimi ve
Astronomi Çalışmaları
1933 yılında yapılan Üniversite Reformu sonrası
İstanbul Üniversitesine katılan Alman Profesör Freundlich ilk Astronomi
Enstitüsünü kurdu. Yurt dışında eğitimini tamamlayan Türkiye’nin ilk bayan
astronom ve ilk bayan dekanı Nüzhet Gökdoğan aynı enstitünün doçent kadrosuna
alındı. 1974 yılında liselerden astronomi dersleri kaldırıldı.
Üniversite Reformu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, zihnindeki devlet ve toplum inşasının,
ancak öncü bir üniversite ve elit bir grup ile mümkün olacağını düşünüyordu.
Atatürk, üniversite reformuyla “Türk devriminin ilkelerini savunacak ve siyasal
iktidarın desteği olacak bir üniversite” oluşturmayı hedefliyordu. İstanbul
Darülfünunu bu konuda Gazi’yi ve inkılapçı kadroyu tatmin etmeyince, 1931
yılında, iki yıl sürecek olan üniversite reformu süreci başlamış oldu. Bu
çerçevede İsviçre Cenevre Üniversitesi Pedagoji Uzmanı, Profesör Albert Malche
Türkiye’ye davet edildi ve Darülfünun hakkında bir rapor yazması istendi. Batı
dünyasında oldukça tanınan bir profesör olan Malche, 24 Ocak 1932’de
incelemelerine başladı ve 29 Mayıs 1932 tarihinde, 5 bölüm ve 49 madde, 95
sayfadan oluşan raporunu Ankara hükûmetine sundu.
Albert Malche, Maarif Vekaleti’ne sunduğu raporda, özetle şu noktalara
değiniyordu:
1- Türkçe yayın sayısı yeterli seviyede değildir.
2- Yabancı yayınları okuyup, takip edebilecek
öğrenci sayısı çok azdır.
3- Talebe sayısı çok fazladır, kayıtlı bulunup da
hiç görünmeyen talebeler vardır.
4- Genellikle 1 seneden yukarı geçen ve diploma
alan talebe sayısı çok azdır.
5- Müderrislerin ve muallimlerin maaşları yeterli
değildir. Bunlar yan işler yapmak zorunda kaldıkları için öğretimin düzeyi
düşmektedir.
6- Dersler eskimiş yöntemlerle verilmektedir.
Bilgiler ezbere dayalıdır, pratiğe dökülememektedir. Pratik dersler eğitimin en
az üçte birini kapsamalıdır.
7- Profesörlüğe yükselmede arkadaş kayırma
vardır. Profesör atamalarını Maarif Vekaleti yapmalıdır.
8- Darülfünun kongreler düzenlemeli ve Darülfünun
mecmuası çıkarılmalıdır.
9- Kütüphanelerin açık olduğu saatler yeterli
değildir. Kütüphane dışına kitap verilmelidir. Talebelerin evlerinde kitap yoktur.
10- Derslere ait kitaplar bulunmadığı cihetle
profesörlerin kitap yazması için telif ve neşre davet olunmalıdır.
Albert Malche’nin raporunu inceleyen Atatürk, mühim yerlerin altını
çizmiş, 81 adet not almış ve raporla ilgili bir de genel bir değerlendirme
yapmıştı. Gazi’nin notları özetle şu şekildeydi:
1- İstanbul Darülfünunu lağv olunmuştur; yerine
İstanbul Üniversitesi tesis olunacaktır. Bunun tesisine Maarif Vekaleti
memurdur.
2- Talebe İngilizce, Almanca, İtalyanca veya
Fransızca gibi en az bir ecnebi lisan bilmelidir, okuyup anlamalıdır.
3- Eminim en büyük vazifesi, ilmi meseleleri
kapsar, idari işler için bir memur lazım (rektör).
4- İstanbul Darülfünunu kendisini şuurlu bir
şekilde, muayyen bir noktaya sevk eden, ilmi ve fikri hızdan nasipdar değildir.
5- İstanbul Darülfünunu’nun en büyük zaafı, şahsi
mülahaza ve araştırmaya sevk eder tarzda tedris yok. Ansiklopedik malumat
veriliyor.
6- Darülfünun hocaları yoktur. Şimdilik dışarıdan
getirmek lazımdır. Ondan sonra da, kendi çocuklarımızı ecnebi üniversitelerinde
yetiştirmek lazım.
Türkiye’de Fizik
1900 Max Planck Işık Teorisi ve 1905 Einstein
görecelik kuramı, fotoelektrik olay Osmanlı’da hiç etki yaratmadı.
1933 Üniversite Reformu sonrası ve 1943’de Ankara
Fen Fakültesi açılmasıyla canlandı. 1960’da TAEK Çekmece Nükleer Araştırma
Merkezinin kurulması ve ODTÜ fizik bölümlerinin açılmasıyla ivme kazandı.
1950’de Fizik Derneği kuruldu. 1956’da ilk fizik sempozyumu yapıldı. Asıl
gelişme 1970’li yıllarda bunlara eklenen Hacettepe ve Boğaziçi ile sürdü.
Ülkemizde Matematik
Bilim
alanı olarak matematikteki asıl gelişme ise, 1933 Üniversite Reformu sonrası
ülkemize çağrılan yabancı profesörlerin İstanbul Üniversitesi’nde görev
almalarıyla yaşanmıştır.
1933-1963
yılları arası Türk Matematik profesörleri Cahit Arf 10, Kerim Erim 6 doktora
tezi yönetmişlerdir. 1963 yılına kadar toplam 27 matematik doktorası
yapılmıştır, Fizik alanında olduğu gibi matematik alanında da ülkemizde büyük
gelişme Ankara, ODTÜ ve Hacettepe matematik bölümlerinin açılmasından sonra
gerçekleşmiştir.
Ülkemizde Biyolojinin Gelişimi
1908’de
Alman profesörler biyoloji ve kimya dersi vermek için getirildi. Bunlar Tıp ve
Veteriner fakültelerinde botanik ve zooloji dersleri verdiler.
1919’da
ilk “Hayvanat” derslerini ameli ve nazari Ali Vehbi Bey verdi. 1926’da Tabiye
bölümü açıldı. Fr.Zoolog R.Hovas geldi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde
1933-1963 yılları arasında 22 matematik, 19 zooloji ve 14 jeoloji doktorası
tamamlanmıştır.
Ankara’da
ziraat mektebi ve 1943’de de Ankara Fen Fakültesinin açılması sonrası tekrar
bir atılım başlamıştır.
Ülkemizde Kimya Eğitiminde Çalışmalar
İlk
kez kimya dersleri 19. yüzyılın ortalarında İshak Efendi, Derviş Paşa ve
Kırımlı Aziz Bey’in askeri mühendis mektepleri (Mühendishanei Berri ve Bahri
Hümayun) ve Askeri Tıbbiye’de okutmaya başlamıştır. İlk kimya kitabı İshak
Efendi’nin tercüme kitabı, İstanbul’da 1834’te basılmıştır. 1834-1850 yılları
arası 3 kitap Mühendishane hocaları İshak Efendi, Derviş Paşa ve Kırımlı Aziz
Bey tarafından yayınlanmıştır.
1915
yılında Darülfünun reformu ile Almanya, Avusturya ve Macaristan’dan 40-50
profesör ve doçent getirildi. Osmanlı döneminin tek üniversitesi Darülfünun’da
ilk kez 1918 yılında üç öğrenci ile kimya eğitimine başlanmıştır. Bu yıllarda
Almanya’dan dünyaca ünlü kimyacılar Darülfünun’da kimya dersi vermişlerdir.
1933-1963
arası 56 kimya doktoru, 10 eczacılık doktoru yetişmişti. 1939’da İÜ’de 706
öğrencinin 400’ü kimya’da okumaktaydı. Ankara Üniversitesi ise 1946 yılında
açıldığı halde daha önce 1943 yılında AÜ Fen Fakültesi’nde kimya eğitimine
başladı. İlk yıllar kimyagerlik ve mühendislik eğitimi verilmiştir. İstanbul
Teknik Üniversitesi 1958, Robert Koleji ve ODTÜ 1960 yıllarında doğrudan kimya
mühendisliği, sonra da kimyagerlik ve mühendislik eğitimi verilmiştir.
1750
sayılı Üniversite yasası ile tüm üniversitelerde 4+2 modeline geçildi.
Hacettepe,
İstanbul ve İstanbul Teknik Üniversitesinde kimya bölümleri Kimya Fakültelerine
dönüştürülmüştür.
1982
yılında 2547 sayılı YÖK uyarınca üniversite sayısı 27 olmuş, kimya fakülteleri
kapatılmış, kimya bölümleri Fen-Edebiyat Fakültelerine, kimya mühendisliği
bölümleri de mühendislik fakültelerine bağlanmıştır. 1992 yılında 53’e, 2007
yılında 70’e ulaşan Devlet Üniversitelerinin tamamına yakınında, kimya eğitimi
verilmeye bağlanmıştır. 2008’de tüm üniversitelerin sayısı 130’a ulaşmıştır.
1965
yılında tüm ülkede 30 kadar üniversite mezunu kimya öğretmeni, 300 kadar kimya
mühendisi, tüm üniversitelerinde 20 kimya profesörü olan Türkiye, 2008 yılında
60000’in üzerinde üniversite mezunu kimyacı ve mühendis, 600 kimya profesörüne
ulaşmıştır.
Türkiye’de Araştırma ve Araştırmaya Destek Kurumları
Cumhuriyetin
ilk yıllarında ülkemizin kaynaklarını verimli değerlendirmek ve savunmamızı
güçlendirmek üzere Etibank, Şekerbank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Makine
Kimya Enstitüsü, Türkiye Kömür İşletmeleri, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, sonra
savunma sanayi adını alan ARGE gibi kurumlar ile tarıma dayalı üretme
çiftlikleri, tarımsal hayvancılık ve araştırma enstitüleri kuruldu.
1960
yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK) kuruldu. 1961’de Devlet Planlama
Teşkilatı(DPT), 1963’de Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu(TUBİTAK) ve
bünyesinde Bilim Teknoloji Politikaları Dairesi(BTPD) kuruldu. Bunları ASELSAN
ve HAVELSAN gibi yarı askeri araştırma ve üretim kurumları izledi.
Üniversite
ve Sanayi Kuruluşlarında araştırmaları desteklemek üzere DTP ve TÜBİTAK fonları
hizmete girdi. NATO, Dünya Bankası, Dünya Sağlık ve Gıda, Tarım örgütleri gibi
örgütlerden araştırmaları desteleme fonları sağlandı. Son olarak da Avrupa
Ortak Araştırma Çerçeve programlarına Türkiye’de katıldı. CERN’e gözlemci üye
olarak Türk bilimciler de araştırmalara katılabilmektedir.
Tarım
ülkesi olarak görülen ve kabul edilen, nüfusunun %40-45’i tarım ve hayvancılıkla
uğraşan ülkemiz, nüfusunun sadece %1-2’si tarım ve hayvancılıkla uğraşan
ülkelerden tarımsal ürün ve ithal et eder oldu.
Kimyasal Araştırma ve Yayınlardaki Gelişmeler
Cumhuriyetin
ilanının hemen ardından Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda devlet eliyle
başlatılan sanayileşme ile birçok kimyasal madde ve ürünün üretimi de ülkemizde
Makiye Kimya Enstitüleri, Etibank, Sümerbank ve Şekerbank gibi kuruluşlar
aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Yıllar
|
Üniversite Sayısı
|
Profesör Sayısı
|
Yayın Sayısı
|
1912-1919
|
1
|
?
|
9
|
1927-1934
|
1
|
?
|
13
|
1988
|
28
|
74
|
40
|
1990
|
29
|
244
|
261
|
1997
|
70
|
367
|
427
|
1998
|
71
|
380
|
437
|
2006
|
80
|
600
|
1000
|
2019 yılında
|
-
|
-
|
15.830
|
Ülkemiz Kaynaklı ISI WoS Tarafından Taranan Dergilerdeki
Yayınlar
Türkiye 1981-2006 Yayın ve Atıfların
Bilim Alanlarına Göre Dağılımları
Bilim Alanı
|
Yayın Sayısı
|
Atıf Sayısı
|
Etki Faktörü
|
Klinik Tıp
|
38.161
|
150.692
|
3,95
|
Kimya
|
13.245
|
71.514
|
5,40
|
Mühendislik
|
10.348
|
32.891
|
3,18
|
Fizik
|
7.361
|
39.435
|
5,36
|
Bitki ve Hayvan Bil.
|
5.040
|
13.791
|
2,74
|
Biyoloji ve Biyokimya
|
4.316
|
25.127
|
5,82
|
Farmakoloji
|
3.143
|
17.587
|
5,60
|
Yer Bilimleri
|
2.594
|
19.655
|
7,58
|
Matematik
|
1.197
|
2.649
|
2,21
|
Genetik
|
1.177
|
2.708
|
2,30
|
Türk Bilimcilerinin belirli h-sayılarına
ve bilim alanlarına göre dağılımları
Bilim Alanı
|
H=20-51
|
16-19
|
13-15
|
Kimya
|
16(4)
|
17(0)
|
46(1)
|
Fizik
|
14(7)
|
2(1)
|
24(0)
|
Tıp
|
12(4)
|
16(1)
|
8+
|
Eczacılık
|
-
|
4
|
2+
|
Biyoloji
|
4(3)
|
2
|
1+
|
Mühendislik
|
8(7)
|
9(6)
|
6+
|
Yer Bilimleri
|
2
|
-
|
2+
|
Matematik
|
-
|
2
|
1+
|
(Parantez
içerisindeki sayılar yırt dışında yaşayan bilim insanı sayılarını
göstermektedir.)
Türk Bilimcileri
Bilim Alanı
|
H=20-51
|
100 Yayın
|
100 Atıf
|
Kimya
|
19
|
20
|
26
|
Fizik
|
8
|
17
|
13
|
Tıp
|
14(4)
|
49
|
39
|
Eczacılık
|
-
|
5
|
2
|
Biyoloji
|
5(3)
|
2
|
3
|
Mühendislik
|
9(7)
|
7(2)
|
4(2)
|
Yer Bilimleri
|
2
|
-
|
2+
|
Matematik
|
-
|
2
|
1+
|
Ülkemiz Üniversitelerinde Öğretim
Elemanları Dağılımı
Şehir
|
Profesör
|
Doçent
|
Yrd. Doçent
|
Toplam Öğr.El.
|
Ankara
|
2866
|
984
|
1494
|
11965
|
İstanbul
|
2628
|
1121
|
1769
|
12402
|
İzmir
|
1177
|
489
|
1061
|
6640
|
3 İl Toplam
|
6671
|
2594
|
4324
|
31007
|
Diğer İller
|
4496
|
2908
|
11182
|
50989
|
Genel Toplam
|
11168
|
15506
|
15506
|
81996
|
Günümüzde İslam Ülkelerinde Bilim ve
Teknoloji
Ülke Sıra No
|
Ülke
|
Toplam Yayın
|
Toplam Atıf
|
Etki Faktörü
|
35
|
Türkiye
|
83961
|
286622
|
3,34
|
44
|
Mısır
|
26829
|
90597
|
3,38
|
49
|
İran
|
22635
|
67605
|
2,99
|
51
|
S.Arabistan
|
15303
|
52548
|
3,42
|
57
|
Malezya
|
10930
|
38350
|
3,66
|
59
|
Fas
|
10085
|
35979
|
3,52
|
63
|
Endonezya
|
4639
|
27618
|
5,95
|
Ülkemizde Sanayi ve Kimya
Sanayisinin Gelişimi
İlk
çimento fabrikası 1911 yılında üretime başlamıştır. 1996 yılında çimento fabrikalarının
sayısı 48’e ulaşmıştır.
İlk
şeker fabrikası 1923 yılında açılmıştır, 1950 yılına kadar buna 4 yenisi
eklenmiş, bugün sayıları 30’u geçmiştir.
İlk
suni gübre fabrikasını 1939 yılında Karabük Demir-Çelik Fabrikası bünyesinde
baca gazları amonyak ve kükürt dioksiti amonyum sülfat halinde bağlayan gübre
fabrikasını, 1954 yılında İskenderun, 1961 yılında Yarımca’da kurulan süper
fosfat fabrikaları izledi.1962 yılında üretime başlayan Kütahya Azot Sanayi
ülkemiz kimya sanayisinin gelişiminde önemli bir yer tutmuştur. 1989 yılında
gübre üretimimiz 10 milyon tonu aşmıştır.
1935
yılında Paşabahçe’de ilk cam üretimine başlanmış, 1962 yılında Bandırma Borik
Asit ve Boraks Fabrikası’nın, 1975 yılında Mersin Soda Fabrikasının üretime
başlaması cam üretiminde dışa bağımlılığı da azaltmıştır. HES Fiber
Fabrikasında ileri teknoloji ürünü ve çağdaş iletişim aracı olan fiber optik
kablo bile üretilmektedir.
1945
yılında İzmit’te kurulan Kağıt Sanayi bir yandan kağıt ve selüloz üretimini
gerçekleştirirken, bu üretim için gerekli klor-alkali ve sodyum hidroksit
üretimini de başlatmıştır.
Ülkemizde
ilk ilaç fabrikası Eczacıbaşı Grubu tarafından 1950 yılında açılmıştır.
Kalkınma
planlarına göre ülkemizde kimyasal maddeler:
1. Organik ve İnorganik temel kimyasal
maddeler(soda, klor, boratlar, sodyum hidroksit)
2. Organik boyar maddeler
3. Sentetik suni elyaf ve iplikler
4. Boya, vernik ve sanayi yağlar
5. Tıbbi, veteriner ve tarım ilaçları
6. Sabun, deterjan ve ağartıcılar
7. Diğer kimyasallar(patlayıcılar, kozmetikler,
matbaa mürekkepleri, kibrit)
Teknoloji Üretimi de Artmalı
Sonuçta üretilen bilim topluma kültürel,
ekonomik ve teknolojik bir katkı da sağlamalıdır. Ulusal Nanoteknoloji Merkezi,
TEKMER, TEKNOKENT sayıları arttırılmalı ve daha fazla desteklenmelidir.
Avrupa Patent Enstitüsü Raporu
Ülke Adı
|
Aldığı Patent
|
Başvuru Sayısı
|
Almanya
|
15653
|
67.712
|
Japonya
|
199.577
|
318.479
|
ABD
|
318.828
|
606.956
|
Kore
|
120.662
|
204.775
|
Hindistan
|
12.387
|
46.582
|
Rusya
|
34.354
|
36.883
|
Türkiye
|
1.900
|
8.555
|
Çin
|
420.144
|
1.181.594
|
Cumhuriyet Dönemi Meşhur
Bilimcilerimiz
Adı Soyadı
|
Yayın Sayısı
|
Atıf Sayısı
|
h-sayısı
|
A.O. Barut
|
385
|
5272
|
37
|
R.Kotran
|
456
|
12858
|
51
|
A.Sancar
|
337
|
23209
|
85
|
G.Yaşargil
|
337
|
5158
|
41
|
N.S. Sarıçiftçi
|
314
|
11419
|
47
|
M.Dizdaroğlu
|
214
|
10856
|
54
|
S.Çıracı
|
191
|
5124
|
40
|
Ord. Prof. Cahit ARF
(1910-1997)
Fransa St.
Louis Lisesi’nde eğitim gören Ord. Prof. Cahit Arf; 3 yıllık lise dönemini 2
yılda tamamlar. Yükseköğrenimini de Fransa’da tamamladıktan sonra; 1937
yılında dönemin bilim alanında en önemli matematikçilerinin de bulunduğu
Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını yapar. Çalışma alanı cebir ile
ilgili “Sınıf Cisimleri Teorisi” olmuştur. Bu teoriyle
matematikçilerin çok zor dediği doktora konusunu sorunsuz bir şekilde 1 buçuk
yılda tamamlar.
Cisimlerin
kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan
“Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak,
matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulunur. Alman matematikçi
Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirir.
Cahit Arf’a
1943 yılında Profesör ve 1955 yılında ise Ordinaryüs Profesör unvanı verilir.
Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN (1910-2003)
Dr. Nüzhet
GÖKDOĞAN; 1928’de Matematik-Fizik lisansı yapmak üzere Atatürk’ün
Türkiye’ye sağladığı olanaklarla Fransa’ya gönderilir. İlk önce Lyon Kız
Lisesi’nde Fransızca öğrenir, daha sonra Erkek Lisesi’nde Mathematiques
Superieures ve Speciales sınıflarını okur. 1932’de Lyon Üniversitesi’nde
Matematik lisansını tamamlar, 1933-1934 ders yılında da Paris
Üniversitesi’nde “Diplome d’Etudes Superieures” sertifikasını alır ve Paris
Rasathanesi’nde staj görür.
1933
Üniversite Reformu’yla birlikte; Prof. Dr. E.F. Freundlich ve iki
yardımcısıyla İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 29 Eylül 1934’te kurulan
Astronomi Enstitüsü’ne İlk Türk Doçenti olarak tayin edilir. 1936’da üniversite
bahçesine küçük, ancak modern bir gözlemevi kurulmasında çalışmıştır.
Prof. Dr.
Nüzhet GÖKDOĞAN; 1948’de aralarında Cahit Arf, Mustafa İnan, Nazım
Terzioğlu’nun da bulunduğu bazı öğretim üyeleriyle birlikte Türk Matematik
Derneği’ni kurmuştur. 1948’de profesörlüğe yükseltilmiş.
1954’te
kurulan Türk Astronomi Derneği’nin de kurucularındandır.
Prof. Dr.
Nüzhet Gökdoğan, Astronomi Bölümü’ne toplam 46 yıl hizmet etmiş, 11 doktora
tezi danışmanlığı yapmış, 6 ders kitabı çevirmiş, 3 ders kitabı yazmış, 6’sı
yurt dışında olmak üzere 13 bilimsel makalesi yayımlanmıştır. ürkye’nin kadın
gökbilimcisi ve ilk kadın dekanıdır.
Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL (1925-)
Prof. Dr.
Gazi YAŞARGİL; Zürich Üniversitesi Beyin Cerrahisi Kliniği’nde Rutin Beyin
Cerrahisi çalışmaları yanında, ilk 12 sene (1953-1965) Serebral Anjiografi ve
1957-1965 yıllarında Stereotaktik Teknik’le Parkinson Hastalığı ve diğer
hareket bozukluklarının tedavisine yönelik ameliyatlar yapar. Zürich’de
Nörofizyolog Prof. Oscar Wyss’in yardımıyla ilk defa Yüksek-Frekanslı
Koagülasyon Tekniği’ni kullanır.
Profesör
Yaşargil ismi altında Oxford-İngiltere, Little Rock-ABD ve Beijing-Çin’de
mikrocerrahi laboratuvarları kurulmuştur. Arkansas Üniversitesi, Yaşargil
Kürsüsü’nü kurarak ve Gazi ve Dianne Yaşargil Yıllık Konferansı”nı yaparak,
çalışmalarını onurlandırmıştır.
Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ (1926-2007)
Prof. Dr.
Erdal İNÖNÜ; 1947’de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik
Bölümü’nü bitirdikten sonra ABD’ye gider. California Teknoloji Enstitüsü’nde
(Caltech) fizik dalında yüksek lisans (1948) ve doktora (1951) dereceleri alır.
Bir süre Princeton Üniversitesi’nde araştırma yaptıktan sonra 1952’de
Türkiye’ye döner. Asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde
1955’te doçent olur. 1957’de Sevinç (Sohtorik) İnönü’yle evlendi. 1958-60
arasında Princeton Üniversitesi’nde ve Oak Ridge Princeton National
Laboratory’de konuk araştırmacı olarak bulunur. Ardından kuramsal fizik
profesörü olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) görev alır.
ODTÜ’de
Teorik Fizik Bölüm Başkanlığı (1960-1964), Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı
(1965-1968) yapar. 1968’de ABD’ye giderek Princeton ve Columbia
üniversitelerinde bir yıl süreyle konuk profesör olarak ders verir.
2004
yılında, fizik alanında Nobel’den sonraki en önemli ödül olan Wigner
Madalyası’nı alan İnönü, bu ödülü Feza Gürsey’den sonra alan ikinci Türk oldu.
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU (1935-2015)
1928
yılında Atatürk tarafından kurulmuş TED Yenişehir Lisesi’ni burslu
olarak, birincilikle bitiren Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu; 1956’da ABD Kaliforniya
Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği’ni de birincilikle tamamlar.
1960’ta Yale
Üniversitesinde “asistant professor” (yardımcı doçent ) olarak çalışmaya
başlar. 26 yaşında iken Atom ve Moleküllerin Çok Elektronlu Kuramı ile
“associate professor” (doçent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını
bilim dünyasına kazandırmasıyla da “full professor” (profesör) ünvanını alır.
Dr Sinanoğlu
aynı zamanda Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne seçilen ilk ve tek Türk
ünvanına sahiptir.
Prof. Dr. Aziz SANCAR (1946-)
Prof. Dr.
Aziz SANCAR; 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine başlar. 1969
yılında birincilikle doktor olur. İki yıl memleketi Savur’da bir sağlık
ocağında çalışır.
Aziz Sancar,
NATO-TÜBİTAK Bursu ile Amerika John Hopkins Üniversitesi ve ardından ise
Dallas Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji alanında doktorasını 1977 yılında
tamamlar. 1977 ve 1982 yılları arasında Yale Üniversitesi Tıp Fakültesinde
çalışır. Burada DNA onarımı üzerine çalışmalar yaparak, Doçentlik tezini
tamamlar.
Hala North
Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak
görev yapmaktadır.
DNA onarımı,
kanser tedavisi ve hücre dizilimi konularında çalışan Sancar’ın 33 kitabı ve
415 makalesi vardır.
2015 yılında
Kimya dalında Nobel Ödülü alan ikinci Türk isimdir. Aziz Sancar bu ödülü
DNA’nın onarılması alanında bilime yaptığı katkılardan dolayı ABD’li Paul
Modrich ve İsveçli bilim adamı Tomas Lindahl ile paylaşmıştır.
Bilimde
Başarı Ölçütleri
Bilimsel
başarının değerlendirilmesi üretilen bilimin ürünleri ile yapılmaktadır.
Bilimsel araştırma sonucu üretilen ürün, bilim topluluğuna ve yaşanılan topluma
bilimsel yayın olarak sunulur. Yayın; bir bilimsel dergide makale, tez, kitap
ve bilimsel rapor şeklinde yapılabilir. Özel bir teknik geliştirilmişse patent
alınır.
Bilimcide
Aranan Özellikler
Bilimci
bilim etiğine uyarak ve bilimsel yöntem kullanarak araştırma yapan, bilgi
üretendir ve o yine diğer bilimciler tarafından “bilimci” olarak
değerlendirilir.
Çağdaş
Başarı Ödülleri
- Kimya, Fizik, Tıp, Edebiyat, Barış ve
İktisat alanlarında “NOBEL” ödülleri
- Kıtaların ve ülkelerin belirli
alanlarda verdiği ödüller
- Kurumların ve kuruluşların
belirledikleri alanlarda, verdikleri ödüller
- Patent ve lisans hakları
- Ürün ve bilgi satarak kazanımlar
Web of Science Nedir?
Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler Sanat ve İnsani Bilimleri konu alan dergileri ve konferans bildirilerini düzenli olarak tarayarak araştırma alanınızla en ilgili ve prestijli yayınlara ulaşmanızı sağlar. Araştırma alanınızda yayın üreten uzman araştırmacıların çalışmalarındaki referans bilgilerini ve konu ilişkilerini kullanarak birbiriyle ilgili tüm kayıtlara linkler verir.
YÖK akademik yükselme kriterlerinden biri olarak; WOS'daki SCI-Expanded (Science Citation Index -Expanded), SSCI (Social Science Citation Index), AHCI (Arts and Humanites Citation Index) tarafından taranan dergilerdeki makaleler, aldığı atıflar gibi kriterler değerlendirilmektedir.
Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler Sanat ve İnsani Bilimleri konu alan dergileri ve konferans bildirilerini düzenli olarak tarayarak araştırma alanınızla en ilgili ve prestijli yayınlara ulaşmanızı sağlar. Araştırma alanınızda yayın üreten uzman araştırmacıların çalışmalarındaki referans bilgilerini ve konu ilişkilerini kullanarak birbiriyle ilgili tüm kayıtlara linkler verir.
YÖK akademik yükselme kriterlerinden biri olarak; WOS'daki SCI-Expanded (Science Citation Index -Expanded), SSCI (Social Science Citation Index), AHCI (Arts and Humanites Citation Index) tarafından taranan dergilerdeki makaleler, aldığı atıflar gibi kriterler değerlendirilmektedir.
Atıf (citation) nedir?
Bir düşüncenin kaynağını açıklama atıf terimini ifade eder. Atıf yapmanın temel işlevi atıf yapan ile atıf yapılan belge arasında bağ kurmaktır (White, 1985; Smith, 1981; aktaran, Tonta, 2004).
Bir düşüncenin kaynağını açıklama atıf terimini ifade eder. Atıf yapmanın temel işlevi atıf yapan ile atıf yapılan belge arasında bağ kurmaktır (White, 1985; Smith, 1981; aktaran, Tonta, 2004).
Impact Factor (Etki Faktörü) nedir?
Derginin, o dergide yayınlanan yazıların, o yazıları kaleme alan araştırmacıların, hatta araştırmacıların çalıştığı kurumların kalitesini gösteren bir değerdir. Hesaplaması; Derginin bir yılda, önceki 2 yıla ait makalelere ait aldığı atıfların, önceki iki yılda yayınlanan makale sayısına bölünmesiyle elde edilen orandır.
Derginin, o dergide yayınlanan yazıların, o yazıları kaleme alan araştırmacıların, hatta araştırmacıların çalıştığı kurumların kalitesini gösteren bir değerdir. Hesaplaması; Derginin bir yılda, önceki 2 yıla ait makalelere ait aldığı atıfların, önceki iki yılda yayınlanan makale sayısına bölünmesiyle elde edilen orandır.
h-index nedir?
Araştırmacıların bilimsel çıktılarını karakterize etmenin kullanışlı yolu olarak geliştirilen bir ölçüm methodudur. Tüm ölçümler gibi h-index de mükemmel olmamasına rağmen etki faktörü ve yayın sürecine ilişkin bir çok problemin analizini sağlar. Özellikle mikro düzeyde uygulanmak üzere tasarlanmış ve yayın aktivitesi ile atıf etkinliğinin her ikisini de ölçmektedir.
Araştırmacıların bilimsel çıktılarını karakterize etmenin kullanışlı yolu olarak geliştirilen bir ölçüm methodudur. Tüm ölçümler gibi h-index de mükemmel olmamasına rağmen etki faktörü ve yayın sürecine ilişkin bir çok problemin analizini sağlar. Özellikle mikro düzeyde uygulanmak üzere tasarlanmış ve yayın aktivitesi ile atıf etkinliğinin her ikisini de ölçmektedir.
Gelecekte
Bilim
Geleceğin
bilimi olarak görülen ve çok yoğun çalışılacak olan konuları şöyle
sıralayabiliriz: Laser teknolojisi, Nanoteknoloji, Bioteknoloji, Elektronik,
Optoelektronik, Yenilenebilir enerji Kaynakları geleceğimize yön verecektir.
Bilim
Etiği
Bir bilimci
genel yaşamında, araştırma ve yayınlarında etik kurallara uymalıdır. Maalesef
bilimde ölçümlerle oynama, masa başında uydurma ve aşırma sonuçlar hakemlerin
gözünden kaçabilmektedir. Katkısının olmadığı yayına adını koydurma, destek
amaçlı adını yayına alma, atıf yapma, gereksiz atıf paslaşması
görülebilmektedir. Bilimci dürüst, kendine, mesleğine, bilime, doğaya ve etik
değerlere saygılı olmalıdır.
KAYNAKÇA:
Prof. Dr.
Mehmet Doğan- Bilim ve Teknoloji Tarihi syf:219-251, 3.baskı, ANI yayıncılık
https://iprgezgini.org/2019/01/02/dunya-fikri-haklar-gostergeleri-2018-genel-bakis-ve-degerlendirme/