27 Ekim 2019 Pazar

Cumhuriyet Dönemi Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi


Cumhuriyet Türkiye’sinde Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler
Avrupa’da 17-19. yüzyıllardaki bilim ve teknolojinin hızla geliştiği yıllarda, Osmanlı bu alanlarda bir varlık gösterememiştir. Osmanlı içinde yaşayan ve çoğu azınlıklardan oluşan tüccar, sanatkâr ve meslek sahibi uzmanlar da savaş sonrası ülkemizi terk etmiştir.
Üniversiteler ve Araştırma Kurumlarında Gelişmeler
Cumhuriyet dönemi bilimsel çalışmalar harf, yazı, kıyafet, dil, tarih ve kültür gibi sosyal ağırlıklı devrimlere verilmiştir. 1933 yılında bu devrim çerçevesinde eski “Darül Fünun” kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” adıyla tekrar açıldı. Üniversite reformu için düşünceleri alınmak istenen İşviçreli Profesör Albert Malche M. Kemal Atatürk tarafından yurda çağırılmış ve meşhur raporu sonunda 1933 yılında Üniversite Reformu yapılmıştır.
Bu dönemde savaştan çıkmış ve akil insan nüfusunun birçoğunu kaybeden Türkiye’de, Almanya’da Nazi zulmünden kaçan Yahudi asıllı bilim insanları memlekete getirilerek çalışmalarda bulunmaları sağlanmıştır.
Bu dönemde Ankara’da 1925 yılında Hukuk Mektebi, 1933’te Yüksek Ziraat Mektebi, 1935’de Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1936’da İstanbul’da bulunan Mektebi Mülkiye’nin Ankara’ya nakli gerçekleştirildi. 1943’te Fen Fakültesi, 1945’de Tıp Fakültesi açıldı. Bu fakülte ve yüksekokulları çatısı altında toplayan 2. büyük üniversite Ankara Üniversitesi açıldı.
1944 yılında “Mühendis Mektebi Alisi” ise “İstanbul Teknik Üniversitesi” adıyla yeniden düzenlendi. 1954 yılında bu üniversitenin desteğiyle Trabzon’da “Karadeniz Teknik Üniversitesi”, 1955 yılında İzmir’de Ege, Erzurum’da Atatürk Üniversitesi, 1956 yılında Ankara’da ABD desteğiyle tüm bölge ülkelerine de hizmet verecek İngilizce eğitim yapan “Middle East Technical Univercity(ODTÜ)” açıldı. 1960-1971 yılları arasında Ankara’da Hacettepe Üniversitesi, Adana’da Çukurova Üniversitesi açıldı ve İstanbul’daki “Robert Koleji” devletleştirilerek “Boğaziçi Üniversitesi” adını aldı. Elazığ ve Diyarbakır’da açılan Fırat ve Dicle Üniversitelerini, 50. Yıl anısına Eskişehir’de Anadolu, Sivas’ta Cumhuriyet, Samsun’da Ondokuzmayıs, Konya’da Selçuk, Malatya’da İnönü Üniversitelerinin açılması izledi. Bunlara 1979’da Kayseri Üniversitesi eklenince Türkiye Cumhuriyeti 1980 yılına 19 üniversite, 10 akademi ve çok sayıda meslek yüksekokulu ile girdi.
1981 yılında yayınlanan 2547 sayılı yasa ile, tüm yükseköğretim kurumları, YÖK çatısı altında toplanırken, yeni açılanlarla birlikte üniversite sayısı 27’e ulaştı.
Özel Vakıf Üniversiteleri yasası çıkarıldı. 2006-2008 arasında “Her il en az bir üniversite” sloganı ile açılan 93 üniversite ile toplam sayısı 145’i buldu. 1923’de 3000 kadar olan yükseköğretimdeki öğrenci sayısı 2 milyona, 18-24 yaş yaş gençlerin yükseköğretimdeki okullaşma oranı %0.5’den %30’a ulaştı.
Yıllara göre Türkiye’nin Üniversite, Profesör ve Yayın sayısı
Yıllar
Üniversite Sayısı
Prof. Sayısı
Yayın Sayısı
1912-1919
1
?
9
1927-1934
1
?
13
1988
29
74
40
1990
29
244
261
1997
70
367
427
1998
71
380
437
2019 yılına gelindiğinde
206
26.453
531.899

Cumhuriyet Döneminde Fen Bilimleri Eğitimi ve Araştırmalarının Gelişimi ve Ülkemizde Astronominin Gelişimi
1575’te İstanbul’da Takiyüddin tarafından kurulan çağının en modern İstanbul Rasathanesi 1583’te yıkıldı.(3. Murat tarafından dönemin şeyhülislamının da etkisiyle uğursuzluk getirdiği gerekçesiyle yıkılmıştır.)
Ülkemizde halen B.Ü Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Antalya’da TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi(TUG) ile İstanbul, Ankara, Ege ve Çanakkale 18 Mart üniversitelerinin gözlemevleri bulunmaktadır.
İlk teleskobu 1935 yılında yerleştirilerek 1936’da güneş tutulması gözleminde kullanılmıştır. Düzenli gözlemler ancak 1947’ başlatılabilmiştir.
Türkiye’de Astronomi Eğitimi ve Astronomi Çalışmaları
1933 yılında yapılan Üniversite Reformu sonrası İstanbul Üniversitesine katılan Alman Profesör Freundlich ilk Astronomi Enstitüsünü kurdu. Yurt dışında eğitimini tamamlayan Türkiye’nin ilk bayan astronom ve ilk bayan dekanı Nüzhet Gökdoğan aynı enstitünün doçent kadrosuna alındı. 1974 yılında liselerden astronomi dersleri kaldırıldı.

Üniversite Reformu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, zihnindeki devlet ve toplum inşasının, ancak öncü bir üniversite ve elit bir grup ile mümkün olacağını düşünüyordu. Atatürk, üniversite reformuyla “Türk devriminin ilkelerini savunacak ve siyasal iktidarın desteği olacak bir üniversite” oluşturmayı hedefliyordu. İstanbul Darülfünunu bu konuda Gazi’yi ve inkılapçı kadroyu tatmin etmeyince, 1931 yılında, iki yıl sürecek olan üniversite reformu süreci başlamış oldu. Bu çerçevede İsviçre Cenevre Üniversitesi Pedagoji Uzmanı, Profesör Albert Malche Türkiye’ye davet edildi ve Darülfünun hakkında bir rapor yazması istendi. Batı dünyasında oldukça tanınan bir profesör olan Malche, 24 Ocak 1932’de incelemelerine başladı ve 29 Mayıs 1932 tarihinde, 5 bölüm ve 49 madde, 95 sayfadan oluşan raporunu Ankara hükûmetine sundu.
Albert Malche, Maarif Vekaleti’ne sunduğu raporda, özetle şu noktalara değiniyordu:
1- Türkçe yayın sayısı yeterli seviyede değildir.
2- Yabancı yayınları okuyup, takip edebilecek öğrenci sayısı çok azdır.
3- Talebe sayısı çok fazladır, kayıtlı bulunup da hiç görünmeyen talebeler vardır.
4- Genellikle 1 seneden yukarı geçen ve diploma alan talebe sayısı çok azdır.
5- Müderrislerin ve muallimlerin maaşları yeterli değildir. Bunlar yan işler yapmak zorunda kaldıkları için öğretimin düzeyi düşmektedir.
6- Dersler eskimiş yöntemlerle verilmektedir. Bilgiler ezbere dayalıdır, pratiğe dökülememektedir. Pratik dersler eğitimin en az üçte birini kapsamalıdır.
7- Profesörlüğe yükselmede arkadaş kayırma vardır. Profesör atamalarını Maarif Vekaleti yapmalıdır.
8- Darülfünun kongreler düzenlemeli ve Darülfünun mecmuası çıkarılmalıdır.
9- Kütüphanelerin açık olduğu saatler yeterli değildir. Kütüphane dışına kitap verilmelidir. Talebelerin evlerinde kitap yoktur.
10- Derslere ait kitaplar bulunmadığı cihetle profesörlerin kitap yazması için telif ve neşre davet olunmalıdır.
Albert Malche’nin raporunu inceleyen Atatürk, mühim yerlerin altını çizmiş, 81 adet not almış ve raporla ilgili bir de genel bir değerlendirme yapmıştı. Gazi’nin notları özetle şu şekildeydi:
1- İstanbul Darülfünunu lağv olunmuştur; yerine İstanbul Üniversitesi tesis olunacaktır. Bunun tesisine Maarif Vekaleti memurdur.
2- Talebe İngilizce, Almanca, İtalyanca veya Fransızca gibi en az bir ecnebi lisan bilmelidir, okuyup anlamalıdır.
3- Eminim en büyük vazifesi, ilmi meseleleri kapsar, idari işler için bir memur lazım (rektör).
4- İstanbul Darülfünunu kendisini şuurlu bir şekilde, muayyen bir noktaya sevk eden, ilmi ve fikri hızdan nasipdar değildir.
5- İstanbul Darülfünunu’nun en büyük zaafı, şahsi mülahaza ve araştırmaya sevk eder tarzda tedris yok. Ansiklopedik malumat veriliyor.
6- Darülfünun hocaları yoktur. Şimdilik dışarıdan getirmek lazımdır. Ondan sonra da, kendi çocuklarımızı ecnebi üniversitelerinde yetiştirmek lazım.

Türkiye’de Fizik
1900 Max Planck Işık Teorisi ve 1905 Einstein görecelik kuramı, fotoelektrik olay Osmanlı’da hiç etki yaratmadı.
1933 Üniversite Reformu sonrası ve 1943’de Ankara Fen Fakültesi açılmasıyla canlandı. 1960’da TAEK Çekmece Nükleer Araştırma Merkezinin kurulması ve ODTÜ fizik bölümlerinin açılmasıyla ivme kazandı. 1950’de Fizik Derneği kuruldu. 1956’da ilk fizik sempozyumu yapıldı. Asıl gelişme 1970’li yıllarda bunlara eklenen Hacettepe ve Boğaziçi ile sürdü.
Ülkemizde Matematik
Bilim alanı olarak matematikteki asıl gelişme ise, 1933 Üniversite Reformu sonrası ülkemize çağrılan yabancı profesörlerin İstanbul Üniversitesi’nde görev almalarıyla yaşanmıştır.
1933-1963 yılları arası Türk Matematik profesörleri Cahit Arf 10, Kerim Erim 6 doktora tezi yönetmişlerdir. 1963 yılına kadar toplam 27 matematik doktorası yapılmıştır, Fizik alanında olduğu gibi matematik alanında da ülkemizde büyük gelişme Ankara, ODTÜ ve Hacettepe matematik bölümlerinin açılmasından sonra gerçekleşmiştir.


Ülkemizde Biyolojinin Gelişimi
1908’de Alman profesörler biyoloji ve kimya dersi vermek için getirildi. Bunlar Tıp ve Veteriner fakültelerinde botanik ve zooloji dersleri verdiler.
1919’da ilk “Hayvanat” derslerini ameli ve nazari Ali Vehbi Bey verdi. 1926’da Tabiye bölümü açıldı. Fr.Zoolog R.Hovas geldi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 1933-1963 yılları arasında 22 matematik, 19 zooloji ve 14 jeoloji doktorası tamamlanmıştır.
Ankara’da ziraat mektebi ve 1943’de de Ankara Fen Fakültesinin açılması sonrası tekrar bir atılım başlamıştır.
Ülkemizde Kimya Eğitiminde Çalışmalar
İlk kez kimya dersleri 19. yüzyılın ortalarında İshak Efendi, Derviş Paşa ve Kırımlı Aziz Bey’in askeri mühendis mektepleri (Mühendishanei Berri ve Bahri Hümayun) ve Askeri Tıbbiye’de okutmaya başlamıştır. İlk kimya kitabı İshak Efendi’nin tercüme kitabı, İstanbul’da 1834’te basılmıştır. 1834-1850 yılları arası 3 kitap Mühendishane hocaları İshak Efendi, Derviş Paşa ve Kırımlı Aziz Bey tarafından yayınlanmıştır.
1915 yılında Darülfünun reformu ile Almanya, Avusturya ve Macaristan’dan 40-50 profesör ve doçent getirildi. Osmanlı döneminin tek üniversitesi Darülfünun’da ilk kez 1918 yılında üç öğrenci ile kimya eğitimine başlanmıştır. Bu yıllarda Almanya’dan dünyaca ünlü kimyacılar Darülfünun’da kimya dersi vermişlerdir.
1933-1963 arası 56 kimya doktoru, 10 eczacılık doktoru yetişmişti. 1939’da İÜ’de 706 öğrencinin 400’ü kimya’da okumaktaydı. Ankara Üniversitesi ise 1946 yılında açıldığı halde daha önce 1943 yılında AÜ Fen Fakültesi’nde kimya eğitimine başladı. İlk yıllar kimyagerlik ve mühendislik eğitimi verilmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi 1958, Robert Koleji ve ODTÜ 1960 yıllarında doğrudan kimya mühendisliği, sonra da kimyagerlik ve mühendislik eğitimi verilmiştir.
1750 sayılı Üniversite yasası ile tüm üniversitelerde 4+2 modeline geçildi.
Hacettepe, İstanbul ve İstanbul Teknik Üniversitesinde kimya bölümleri Kimya Fakültelerine dönüştürülmüştür.
1982 yılında 2547 sayılı YÖK uyarınca üniversite sayısı 27 olmuş, kimya fakülteleri kapatılmış, kimya bölümleri Fen-Edebiyat Fakültelerine, kimya mühendisliği bölümleri de mühendislik fakültelerine bağlanmıştır. 1992 yılında 53’e, 2007 yılında 70’e ulaşan Devlet Üniversitelerinin tamamına yakınında, kimya eğitimi verilmeye bağlanmıştır. 2008’de tüm üniversitelerin sayısı 130’a ulaşmıştır.
1965 yılında tüm ülkede 30 kadar üniversite mezunu kimya öğretmeni, 300 kadar kimya mühendisi, tüm üniversitelerinde 20 kimya profesörü olan Türkiye, 2008 yılında 60000’in üzerinde üniversite mezunu kimyacı ve mühendis, 600 kimya profesörüne ulaşmıştır.


Türkiye’de Araştırma ve Araştırmaya Destek Kurumları
Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizin kaynaklarını verimli değerlendirmek ve savunmamızı güçlendirmek üzere Etibank, Şekerbank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Makine Kimya Enstitüsü, Türkiye Kömür İşletmeleri, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, sonra savunma sanayi adını alan ARGE gibi kurumlar ile tarıma dayalı üretme çiftlikleri, tarımsal hayvancılık ve araştırma enstitüleri kuruldu.
1960 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK) kuruldu. 1961’de Devlet Planlama Teşkilatı(DPT), 1963’de Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu(TUBİTAK) ve bünyesinde Bilim Teknoloji Politikaları Dairesi(BTPD) kuruldu. Bunları ASELSAN ve HAVELSAN gibi yarı askeri araştırma ve üretim kurumları izledi.
Üniversite ve Sanayi Kuruluşlarında araştırmaları desteklemek üzere DTP ve TÜBİTAK fonları hizmete girdi. NATO, Dünya Bankası, Dünya Sağlık ve Gıda, Tarım örgütleri gibi örgütlerden araştırmaları desteleme fonları sağlandı. Son olarak da Avrupa Ortak Araştırma Çerçeve programlarına Türkiye’de katıldı. CERN’e gözlemci üye olarak Türk bilimciler de araştırmalara katılabilmektedir.
Tarım ülkesi olarak görülen ve kabul edilen, nüfusunun %40-45’i tarım ve hayvancılıkla uğraşan ülkemiz, nüfusunun sadece %1-2’si tarım ve hayvancılıkla uğraşan ülkelerden tarımsal ürün ve ithal et eder oldu.
Kimyasal Araştırma ve Yayınlardaki Gelişmeler
Cumhuriyetin ilanının hemen ardından Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda devlet eliyle başlatılan sanayileşme ile birçok kimyasal madde ve ürünün üretimi de ülkemizde Makiye Kimya Enstitüleri, Etibank, Sümerbank ve Şekerbank gibi kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Yıllar
Üniversite Sayısı
Profesör Sayısı
Yayın Sayısı
1912-1919
1
?
9
1927-1934
1
?
13
1988
28
74
40
1990
29
244
261
1997
70
367
427
1998
71
380
437
2006
80
600
1000
2019 yılında
-
-
15.830



Ülkemiz Kaynaklı ISI WoS Tarafından Taranan Dergilerdeki Yayınlar
Türkiye 1981-2006 Yayın ve Atıfların Bilim Alanlarına Göre Dağılımları
Bilim Alanı
Yayın Sayısı
Atıf Sayısı
Etki Faktörü
Klinik Tıp
38.161
150.692
3,95
Kimya
13.245
71.514
5,40
Mühendislik
10.348
32.891
3,18
Fizik
7.361
39.435
5,36
Bitki ve Hayvan Bil.
5.040
13.791
2,74
Biyoloji ve Biyokimya
4.316
25.127
5,82
Farmakoloji
3.143
17.587
5,60
Yer Bilimleri
2.594
19.655
7,58
Matematik
1.197
2.649
2,21
Genetik
1.177
2.708
2,30

Türk Bilimcilerinin belirli h-sayılarına ve bilim alanlarına göre dağılımları
Bilim Alanı
H=20-51
16-19
13-15
Kimya
16(4)
17(0)
46(1)
Fizik
14(7)
2(1)
24(0)
Tıp
12(4)
16(1)
8+
Eczacılık
-
4
2+
Biyoloji
4(3)
2
1+
Mühendislik
8(7)
9(6)
6+
Yer Bilimleri
2
-
2+
Matematik
-
2
1+
(Parantez içerisindeki sayılar yırt dışında yaşayan bilim insanı sayılarını göstermektedir.)
Türk Bilimcileri
Bilim Alanı
H=20-51
100 Yayın
100 Atıf
Kimya
19
20
26
Fizik
8
17
13
Tıp
14(4)
49
39
Eczacılık
-
5
2
Biyoloji
5(3)
2
3
Mühendislik
9(7)
7(2)
4(2)
Yer Bilimleri
2
-
2+
Matematik
-
2
1+



Ülkemiz Üniversitelerinde Öğretim Elemanları Dağılımı
Şehir
Profesör
Doçent
Yrd. Doçent
Toplam Öğr.El.
Ankara
2866
984
1494
11965
İstanbul
2628
1121
1769
12402
İzmir
1177
489
1061
6640
3 İl Toplam
6671
2594
4324
31007
Diğer İller
4496
2908
11182
50989
Genel Toplam
11168
15506
15506
81996

Günümüzde İslam Ülkelerinde Bilim ve Teknoloji
Ülke Sıra No
Ülke
Toplam Yayın
Toplam Atıf
Etki Faktörü
35
Türkiye
83961
286622
3,34
44
Mısır
26829
90597
3,38
49
İran
22635
67605
2,99
51
S.Arabistan
15303
52548
3,42
57
Malezya
10930
38350
3,66
59
Fas
10085
35979
3,52
63
Endonezya
4639
27618
5,95

Ülkemizde Sanayi ve Kimya Sanayisinin Gelişimi
İlk çimento fabrikası 1911 yılında üretime başlamıştır. 1996 yılında çimento fabrikalarının sayısı 48’e ulaşmıştır.
İlk şeker fabrikası 1923 yılında açılmıştır, 1950 yılına kadar buna 4 yenisi eklenmiş, bugün sayıları 30’u geçmiştir.
İlk suni gübre fabrikasını 1939 yılında Karabük Demir-Çelik Fabrikası bünyesinde baca gazları amonyak ve kükürt dioksiti amonyum sülfat halinde bağlayan gübre fabrikasını, 1954 yılında İskenderun, 1961 yılında Yarımca’da kurulan süper fosfat fabrikaları izledi.1962 yılında üretime başlayan Kütahya Azot Sanayi ülkemiz kimya sanayisinin gelişiminde önemli bir yer tutmuştur. 1989 yılında gübre üretimimiz 10 milyon tonu aşmıştır.
1935 yılında Paşabahçe’de ilk cam üretimine başlanmış, 1962 yılında Bandırma Borik Asit ve Boraks Fabrikası’nın, 1975 yılında Mersin Soda Fabrikasının üretime başlaması cam üretiminde dışa bağımlılığı da azaltmıştır. HES Fiber Fabrikasında ileri teknoloji ürünü ve çağdaş iletişim aracı olan fiber optik kablo bile üretilmektedir.
1945 yılında İzmit’te kurulan Kağıt Sanayi bir yandan kağıt ve selüloz üretimini gerçekleştirirken, bu üretim için gerekli klor-alkali ve sodyum hidroksit üretimini de başlatmıştır.
Ülkemizde ilk ilaç fabrikası Eczacıbaşı Grubu tarafından 1950 yılında açılmıştır.


Kalkınma planlarına göre ülkemizde kimyasal maddeler:
1.      Organik ve İnorganik temel kimyasal maddeler(soda, klor, boratlar, sodyum hidroksit)
2.      Organik boyar maddeler
3.      Sentetik suni elyaf ve iplikler
4.      Boya, vernik ve sanayi yağlar
5.      Tıbbi, veteriner ve tarım ilaçları
6.      Sabun, deterjan ve ağartıcılar
7.      Diğer kimyasallar(patlayıcılar, kozmetikler, matbaa mürekkepleri, kibrit)
Teknoloji Üretimi de Artmalı
Sonuçta üretilen bilim topluma kültürel, ekonomik ve teknolojik bir katkı da sağlamalıdır. Ulusal Nanoteknoloji Merkezi, TEKMER, TEKNOKENT sayıları arttırılmalı ve daha fazla desteklenmelidir.

Avrupa Patent Enstitüsü Raporu

Ülke Adı
Aldığı Patent
Başvuru Sayısı
Almanya
15653
67.712
Japonya
199.577
318.479
ABD
318.828
606.956
Kore
120.662
204.775
Hindistan
12.387
46.582
Rusya
34.354
36.883
Türkiye
1.900
8.555
Çin
420.144
1.181.594

Cumhuriyet Dönemi Meşhur Bilimcilerimiz
Adı Soyadı
Yayın Sayısı
Atıf Sayısı
h-sayısı
A.O. Barut
385
5272
37
R.Kotran
456
12858
51
A.Sancar
337
23209
85
G.Yaşargil
337
5158
41
N.S. Sarıçiftçi
314
11419
47
M.Dizdaroğlu
214
10856
54
S.Çıracı
191
5124
40

Ord. Prof. Cahit ARF  (1910-1997)
Fransa St. Louis Lisesi’nde eğitim gören Ord. Prof. Cahit Arf; 3 yıllık lise dönemini 2 yılda tamamlar. Yükseköğrenimini de Fransa’da tamamladıktan sonra; 1937 yılında dönemin bilim alanında en önemli matematikçilerinin de bulunduğu Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını yapar. Çalışma alanı cebir ile ilgili  “Sınıf Cisimleri Teorisi” olmuştur.  Bu teoriyle matematikçilerin çok zor dediği doktora konusunu sorunsuz bir şekilde 1 buçuk yılda  tamamlar.
Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulunur. Alman matematikçi Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirir.
Cahit Arf’a 1943 yılında Profesör ve 1955 yılında ise Ordinaryüs Profesör unvanı verilir.

Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN (1910-2003)
Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN; 1928’de Matematik-Fizik lisansı yapmak üzere Atatürk’ün Türkiye’ye sağladığı olanaklarla Fransa’ya gönderilir. İlk önce Lyon Kız Lisesi’nde Fransızca öğrenir, daha sonra Erkek Lisesi’nde Mathematiques Superieures ve Speciales sınıflarını okur. 1932’de Lyon  Üniversitesi’nde Matematik lisansını tamamlar, 1933-1934 ders yılında da  Paris Üniversitesi’nde “Diplome d’Etudes Superieures” sertifikasını alır ve Paris Rasathanesi’nde staj görür.
1933 Üniversite Reformu’yla birlikte;  Prof. Dr. E.F. Freundlich ve iki yardımcısıyla İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 29 Eylül 1934’te kurulan Astronomi Enstitüsü’ne İlk Türk Doçenti olarak tayin edilir. 1936’da üniversite bahçesine küçük, ancak modern bir gözlemevi kurulmasında çalışmıştır.
Prof. Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN; 1948’de aralarında Cahit Arf, Mustafa İnan, Nazım Terzioğlu’nun da bulunduğu bazı öğretim üyeleriyle birlikte Türk Matematik Derneği’ni kurmuştur. 1948’de profesörlüğe yükseltilmiş.
1954’te kurulan Türk Astronomi Derneği’nin de kurucularındandır.
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Astronomi Bölümü’ne toplam 46 yıl hizmet etmiş, 11 doktora tezi danışmanlığı yapmış, 6 ders kitabı çevirmiş, 3 ders kitabı yazmış, 6’sı yurt dışında olmak üzere 13 bilimsel makalesi yayımlanmıştır. ürkye’nin kadın gökbilimcisi ve ilk kadın dekanıdır.

Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL (1925-)
Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL; Zürich Üniversitesi Beyin Cerrahisi Kliniği’nde Rutin Beyin Cerrahisi çalışmaları yanında, ilk 12 sene (1953-1965) Serebral Anjiografi ve 1957-1965 yıllarında Stereotaktik Teknik’le Parkinson Hastalığı ve diğer hareket bozukluklarının tedavisine yönelik ameliyatlar yapar. Zürich’de Nörofizyolog Prof. Oscar Wyss’in yardımıyla ilk defa Yüksek-Frekanslı Koagülasyon Tekniği’ni kullanır.
Profesör Yaşargil ismi altında Oxford-İngiltere, Little Rock-ABD ve Beijing-Çin’de mikrocerrahi laboratuvarları kurulmuştur. Arkansas Üniversitesi, Yaşargil Kürsüsü’nü kurarak ve Gazi ve Dianne Yaşargil Yıllık Konferansı”nı yaparak, çalışmalarını onurlandırmıştır.

Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ (1926-2007)
Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ; 1947’de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik Bölümü’nü bitirdikten sonra ABD’ye gider. California Teknoloji Enstitüsü’nde (Caltech) fizik dalında yüksek lisans (1948) ve doktora (1951) dereceleri alır. Bir süre Princeton Üniversitesi’nde araştırma yaptıktan sonra 1952’de Türkiye’ye döner. Asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 1955’te doçent olur. 1957’de Sevinç (Sohtorik) İnönü’yle evlendi. 1958-60 arasında Princeton Üniversitesi’nde ve Oak Ridge Princeton National Laboratory’de konuk araştırmacı olarak bulunur. Ardından kuramsal fizik profesörü olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) görev alır.
ODTÜ’de Teorik Fizik Bölüm Başkanlığı (1960-1964), Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı (1965-1968) yapar. 1968’de ABD’ye giderek Princeton ve Columbia üniversitelerinde bir yıl süreyle konuk profesör olarak ders verir.
2004 yılında, fizik alanında Nobel’den sonraki en önemli ödül olan Wigner Madalyası’nı alan İnönü, bu ödülü Feza Gürsey’den sonra alan ikinci Türk oldu.

Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU (1935-2015)
1928 yılında Atatürk tarafından  kurulmuş TED Yenişehir Lisesi’ni burslu olarak, birincilikle bitiren Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu; 1956’da ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği’ni de birincilikle tamamlar.
1960’ta Yale Üniversitesinde “asistant professor” (yardımcı doçent ) olarak çalışmaya başlar. 26 yaşında iken Atom ve Moleküllerin Çok Elektronlu Kuramı ile “associate professor” (doçent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırmasıyla da “full professor” (profesör) ünvanını alır.
Dr Sinanoğlu aynı zamanda Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne seçilen ilk ve tek Türk ünvanına sahiptir.

Prof. Dr. Aziz SANCAR (1946-)
Prof. Dr. Aziz SANCAR; 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine başlar. 1969 yılında birincilikle doktor olur. İki yıl memleketi Savur’da bir sağlık ocağında çalışır.
Aziz Sancar, NATO-TÜBİTAK Bursu ile Amerika  John Hopkins Üniversitesi ve ardından ise Dallas Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji alanında doktorasını 1977 yılında tamamlar. 1977 ve 1982 yılları arasında Yale Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışır. Burada DNA onarımı üzerine çalışmalar yaparak, Doçentlik tezini tamamlar.
Hala North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
DNA onarımı, kanser tedavisi ve hücre dizilimi konularında çalışan Sancar’ın 33 kitabı ve 415 makalesi vardır.
2015 yılında Kimya dalında Nobel Ödülü alan ikinci Türk isimdir. Aziz Sancar bu ödülü DNA’nın onarılması alanında bilime yaptığı katkılardan dolayı ABD’li Paul Modrich ve İsveçli bilim adamı Tomas Lindahl ile paylaşmıştır.

Bilimde Başarı Ölçütleri
Bilimsel başarının değerlendirilmesi üretilen bilimin ürünleri ile yapılmaktadır. Bilimsel araştırma sonucu üretilen ürün, bilim topluluğuna ve yaşanılan topluma bilimsel yayın olarak sunulur. Yayın; bir bilimsel dergide makale, tez, kitap ve bilimsel rapor şeklinde yapılabilir. Özel bir teknik geliştirilmişse patent alınır.

Bilimcide Aranan Özellikler
Bilimci bilim etiğine uyarak ve bilimsel yöntem kullanarak araştırma yapan, bilgi üretendir ve o yine diğer bilimciler tarafından “bilimci” olarak değerlendirilir.

Çağdaş Başarı Ödülleri
  1.        Kimya, Fizik, Tıp, Edebiyat, Barış ve İktisat alanlarında “NOBEL” ödülleri
  2.        Kıtaların ve ülkelerin belirli alanlarda verdiği ödüller
  3.        Kurumların ve kuruluşların belirledikleri alanlarda, verdikleri ödüller
  4.        Patent ve lisans hakları
  5.        Ürün ve bilgi satarak kazanımlar


Web of Science Nedir?
Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler Sanat ve İnsani Bilimleri konu alan dergileri ve konferans bildirilerini düzenli olarak tarayarak araştırma alanınızla en ilgili ve prestijli yayınlara ulaşmanızı sağlar. Araştırma alanınızda yayın üreten uzman araştırmacıların çalışmalarındaki referans bilgilerini ve konu ilişkilerini kullanarak birbiriyle ilgili tüm kayıtlara linkler verir.
YÖK akademik yükselme kriterlerinden biri olarak; WOS'daki SCI-Expanded (Science Citation Index -Expanded), SSCI (Social Science Citation Index), AHCI (Arts and Humanites Citation Index) tarafından taranan dergilerdeki makaleler, aldığı atıflar gibi kriterler değerlendirilmektedir.

Atıf (citation) nedir?
Bir düşüncenin kaynağını açıklama atıf terimini ifade eder. Atıf yapmanın temel işlevi atıf yapan ile atıf yapılan belge arasında bağ kurmaktır (White, 1985; Smith, 1981; aktaran, Tonta, 2004).

Impact Factor (Etki Faktörü) nedir?
Derginin, o dergide yayınlanan yazıların, o yazıları kaleme alan araştırmacıların, hatta araştırmacıların çalıştığı kurumların kalitesini gösteren bir değerdir. Hesaplaması; Derginin bir yılda, önceki 2 yıla ait makalelere ait aldığı atıfların, önceki iki yılda yayınlanan makale sayısına bölünmesiyle elde edilen orandır.

h-index nedir?
Araştırmacıların bilimsel çıktılarını karakterize etmenin kullanışlı yolu olarak geliştirilen bir ölçüm methodudur. Tüm ölçümler gibi h-index de mükemmel olmamasına rağmen etki faktörü ve yayın sürecine ilişkin bir çok problemin analizini sağlar. Özellikle mikro düzeyde uygulanmak üzere tasarlanmış ve yayın aktivitesi ile atıf etkinliğinin her ikisini de ölçmektedir.

Gelecekte Bilim
Geleceğin bilimi olarak görülen ve çok yoğun çalışılacak olan konuları şöyle sıralayabiliriz: Laser teknolojisi, Nanoteknoloji, Bioteknoloji, Elektronik, Optoelektronik, Yenilenebilir enerji Kaynakları geleceğimize yön verecektir.


Bilim Etiği
Bir bilimci genel yaşamında, araştırma ve yayınlarında etik kurallara uymalıdır. Maalesef bilimde ölçümlerle oynama, masa başında uydurma ve aşırma sonuçlar hakemlerin gözünden kaçabilmektedir. Katkısının olmadığı yayına adını koydurma, destek amaçlı adını yayına alma, atıf yapma, gereksiz atıf paslaşması görülebilmektedir. Bilimci dürüst, kendine, mesleğine, bilime, doğaya ve etik değerlere saygılı olmalıdır.

KAYNAKÇA:
Prof. Dr. Mehmet Doğan- Bilim ve Teknoloji Tarihi syf:219-251, 3.baskı, ANI yayıncılık