İlk olarak öğretmen toplumun lideri konumunda olmak zorundadır. Çünkü; yaşadığı çevrenin ve toplumun geleceğini tayin edecek olan genç neferleri yetiştiren, onları içine girecekleri toplumun bilgili, ahlaklı, idealist yaşamında en iyi yerlere gelmesi amacı için hizmet edecek kişidir. Bu yüzden bulunduğu toplumda aklen, ahlaken ve ideal bakımından lider olamayan ve hatta yaşadığı çevrenin önde gelen isimlerinden biri olduğuna başkalarını ikna edemeyen bir kişi nasıl olur da toplumun ve devletin geleceğini şekillendirecek olan çocuklara model olabilir? Onları bu zorlu hayata nasıl hazırlayabilir ki?
Bu nedenlerden dolayı öğretmen sadece okul içerisinde öğrencileri hazırlayan kişi değil, aynı zamanda bulunduğu çevreyi olumsuz olabilecek tüm durumlara karşı hazırlamalıdır. Devlet adına oralara gönderilen en bilgili insanlardan biri olmalıdır. Yaşadığı çevrenin ihtiyaçlarını, durumunu ve toplumun yapısını bilmeli, bu dinamikler doğrultusunda topluluğu en iyi biçimde şekillendirebilecek düzenlemeleri yapabiliyor olması gerekmektedir.
Okul içerisinde ise her adımına dikkat etmeli, her sözüne özenmeli konuşmak için konuşmamalı neyi, neden söylediğini bilmelidir. Çünkü; orada öğrenci, veli, öğretmen ve idareciler tarafından model olarak görülen kişi olan öğretmenlerimiz, yapacağı bir tek yanlış ile gencecik, körpe yavruların hayallerini yıkabilir, yapacağı en ufak bir doğru ile genç neferlerin kalbine giden o güzel yolu bulabilir ve ülkenin geleceğini çok güzel amaçlarla değiştirecek bir nesli yetiştirecek yolu aralamış olabilir.
Umutla beklemektir öğretmenlik; toprağa atılan bir zerre tohumun günlerce, aylarca, yıllarca damla damla yağmurlar altında büyümesini, baş vermesini beklemektir. O çocuk karda, yağmurda, rüzgarda ve her tarafı kavuran güneş altında mücadele verirken, için için kan ağlayarak beklemektir. Çünkü biliriz ki o öğrenci başını dik tutabilir yılmaz, pes etmez ise yıkılmayacak ve boy verecektir. İşte o anda öğretmenliğin kutsallığı kendini gösteriyor. Yıllarca emek verilen, üzerine titrenen o genç artık büyümüş ve yaşadığı toplumun kanayan yaralarına derman olacak metodları geliştirmiş bir şekilde size bakıyordur. Yol gösterdiğin, üzerine titrediğin o fidanlar var ya, artık büyümüşler koskocaman bir çınar olmuşlardır.
Öğretmenlik başlı başına sevme sanatıdır. Yaşadığın ülkeyi, toplumu, mesleği sevmek, tutkuyla bağlı olmak demektir. Hepsinden öte olarak da umutla geleceği inşa etmektir.
Severek, inanarak, sabırla beklediğin günler, aylar, yıllar; karlı, rüzgarlı, yağmurlu, fırtınalı yıllar artık bitmiştir. Yarın sadece güneş doğmayacak senin karanlıklar altında gizli, saklı büyüttüğün hayallerin gün yüzüne çıkacak ve yepyeni bir umut doğacaktır.
Artık hayalini kurduğumuz nesil doğacak, eskisi gibi olmayacak, olamaz. Çünkü; sen pes etmedin, yılmadın, sevdin, umutla baktın o gencin gözlerine, kalpten tuttun o minicik ellerini ve artık yarın güneş doğacak olamaz olsa olsa hayali ile yaşadığımız, özlemle beklediğimiz, umutla yeşerttiğimiz geleceğimiz doğacak.
Kimse bilmesin ne olacak şan, şöhret, nam neye yarar ki bunun yanında sen doğacak güneşten bile dağa aydınlık, ışıl ışıl bir yol açmışsın hiçbir şeyin olmasa ne olacak.
Sen Her Şeyin Sebebi Olan Geleceği Yaratmışsın Dahası Var Mı?